GAZETECİLERİN YIPRANMA HAKKI GERİ VERİLMELİ

12 Aralık 2011

GAZETECİLERİN  YIPRANMA  HAKKI  GERİ VERİLMELİ 



9.Kasım.2011 günü meydana gelen Deprem sonucu Van’da Kaldıkları Otelin Enkazından üç gün sonra cesetlerine ulaşılan iki gazetecinin cenazeleri gözyaşları içinde ebedi istirahatlarına uğurlanmışlardı.



 Bu iki gazetecilerin vefatı nedeniyle zor şartlar altında çalışan gazetecilerin bu konuda çalışma şartlarını,zorluklarını anlatan uyarı eylemlerinde  öncelikli konuların başında ellerinden alınan Yıpranma Haklarının tekrar iade edilmesi gündeme getirilmişti.



 Bu hak acı taze olduğundan gündeme geldi.



 Fakat acı soğuyunca gündemden düşmeye başladı.



 Ankara’da yapılan eylemde bakalım TGS Ankara Şube Başkanı Göksel Yıldırım ne diyor ?



 ”Van depremi, haberciler açısında başka bir acıyı da beraberinde getirdi. İki meslektaşımızın kaybı yüreklerimizi burktu.Sebahattin Yılmaz, haberciliğe yıllarını vermiş, Cem Emir ise henüz mesleğinin başlarındaki iki haberciydi. İkisinin ortak yanı ise bugüne kadar yaptıkları haberlerle Türkiye’ye bir çok konuyu ilk kez duyurmak, ülke gündemini belirlemek olmuştu. Meslek yaşamları boyunca kimi zaman acıları duyurdular kimi zaman ülkeye umut verdiler. Van’da enkaz altında kaldıkları duyulduğu ilk andan itibaren herkes, hepimiz bir kez daha kendilerinden umudun haberini vermelerini bekledik, ne yazık ki bu kez olmadı. Van’da yaşanan ikinci deprem, bir dizi ihmal ve vurdumduymazlıkla birleşince iki meslektaşımızı bizden ayırdı. Sebahattin Yılmaz ve Cem Emir yaşamlarının son anına kadar işlerine dört elle sarıldılar. Öyle ki fotoğraf makineleri ve kameraları enkaz altında bile yanlarındaydı.”



Her koşulda halkın haber alma görevini yerine getiren habercilerin alın terinin, emeklerinin karşılığı olan en temel haklarının gasp edildiğini, yok sayıldığını belirten Yıldırım, habercilerin ellerinde kalan en önemli mesleki hak olan ”yıpranma hakkından” da kısa bir süre önce mahrum bırakıldığını kaydetti.



Yıldırım, ”Bu kadar ısrar ettiğimiz yıpranma hakkı, bu haktan yararlanan diğer meslekler için ne kadar haksa haberciler için de o kadar haktır. Bir ayrıcalık ya da bir lütuf değildir. Haberciler mesleklerinin barındırdığı riskler, tehlikeler ve tehditler nedeniyle yıpranmaktadır, bu da yetmemekte, ölmektedir” diye konuştu.



 5510 sayılı SS ve GSSK henüz yürürlüğe girmediği 3 yıl önce bu konun gerçek uzmanı ,Sosyal Güvenlik Yazarı bu konuya o kadar duyarlı yaklaşmış ki bu kişi henüz o yıllarda gazeteci kimliği olmayan Sosyal Güvenlik Kurumu Baş Müfettişi olarak yapılan yanlışlığın  gazetecilik mesleğinde çalışanların hakkının gasp edileceğini söylüyordu.


Söylediği ve savunduğu konuda haklı idi.Zaman zaten onun haklılığını tescil etmeye başlamıştı.O yıllarda yazmaya başladığı gazete sayfasında ayrılan sütunun da aşağıdaki haberi yazmıştı.


 AKŞAM GAZETESİ ALİ TEZEL!


Gazetecilerin, televizyoncuların yani basın çalışanlarının 3 şehit vererek aldıkları fiili hizmet zammını kaldırtan Çalışma Bakanı Faruk ÇELİK gazeteciliğin riskli meslek olmadığını ifade edip, 5510 sayılı SS ve GSS Kanunu ile kaldırılan YIPRANMA haklarını geri isteyen gazetecilerin haklı taleplerini geri çevirmişlerdi.

1-Dört kardeşimiz Osetya’da şehit oluyordu

Seyrettiniz mi bilmem Osetya’da çatışmaların ortasında kalan 4 gazetecinin (NTV muhabiri Hilmi Hacaloğlu, kameraman Cumhur Çatkaya, Kanaltürk muhabiri Levent Öztürk ve kameraman Güray Ervin’in) yaşadıklarını seyrettiniz mi?

Ben gözyaşları içinde seyrettim, meslek aşkına halkına haber ulaştırmak adına savaşın ortasına bilerek isteyerek gittiler.

Hatta o ateş altında canlarını değil bizlere haber-görüntü ulaştırmayı düşünüp kameralarını hiç kapatmadılar. Konuştuklarını duydunuz mu, meslek aşklarını, mesleki ahlaklarını hissedebildiniz mi? Sanki ateş altında olan onlar değil, sanki araçlarına kurşun yağmıyor gibi davranıyorlardı.

Duyduğunuzda kelime-i şahadeti anlayabildiniz mi? Çektikleri acıları hissedebildiniz mi? Hayatlarından kaç yıl kaybetmişlerdir düşünebiliyor musunuz? Emekli olmak için 65 yaşını görebilirler mi? Yaşadıkları korkuyu içinizde duyabiliyor musunuz? O korkuyla ömürlerinden kaç yıl gitmiştir, siz orada olmak ister miydiniz? O an gözlerinin önünden neler geçtiğini hayal edebiliyor musunuz? İnsan mısınız? Hâlâ gazeteciliğin nesi riskli diyebiliyor musunuz?
2-Gazeteciler yıpranmaya 3 şehit vermişlerdi


1961 yılında, 5953 sayılı Basın-İş Kanunu’nda önemli değişiklikler yapan 212 sayılı Kanun ile gazetecilerin iş sözleşmelerinin “yazılı olarak yapılması”, sözleşmelere “işin nev’i”, “ücret miktarı”, “gazetecinin kıdemi”, öğelerinin mutlaka konulması, “ücretlerin peşin ödenmesi” gibi bazı haklar getirilmişti. Ayrıca, gazetecilere çalıştıkları “her yıla 3 ay fiili hizmet zammı” da getirilmişti.

Gazetecilerin çalışma haklarında önemli iyileştirmeler getiren 212 sayılı Yasa’nın yürürlüğe girmesi üzerine, işin aslını bilmeyenler 2 yıl boyunca 212 sayılı Kanun ile gazetecilere verilen hakları kaldırtmak için didindiler devamlı surette basın çalışanlarının riskli iş yapmadıklarını yüksek ifade ettiler. Karşı çıkışlarının doruğa çıktığı günlerden birinde, 26 Ocak 1963 günü, Türk Basını, görev başında üç şehit verdi.

Hürriyet Gazetesi muhabirlerinden Yüksel Kasapbaşı, foto muhabiri Abidin Behpur ile gazetenin şoförlerinden Yüksel Öztürk, Trakya’daki şiddetli kışın yarattığı durumu yerinde saptamaya çalışırlarken donarak şehit oldular. Allah (CC) gani gani rahmet eylesin.

3-O gün 212’ye direniş sona erdi

Halkına haber yetiştirmek uğruna üç gazetecinin şehit olmasıyla 212 Sayılı Yasa’yı benimsemek istemeyen gruplar seslerini kestiler. Aslında 212’ye karşı direniş şehitlerin verildiği gün had safhadaydı, 212’ye karşı 1962’nin sonlarında Dünya Gazetesi’nin başlattığı kampanya, Ocak 1963’te Yeni Sabah’ta yayınlanan bir başyazı ile doruk noktasına çıkmıştı. “Bir çırpıda çıkan harika bir kanun” diye nitelenen 212 Sayılı Yasa’nın “kendilerine fikir işçileri adı takılan” ve toplamı ancak 700 olan kişilere imtiyaz sağladığı öne sürülüyordu. Yeni Sabah, “gazeteciliğin meşakkatli bir meslek” olduğunu söyleyen Çalışma Bakanı’na çatıyor ve yasanın “temelinden yıkılmasını” istiyordu. İşte Yeni Sabah’ta bu başyazının yayınlandığı gün üç şehit verilmiş ve 212’ye direniş sona ermişti.

4-Şehitle alınan yıpranma hakkı kaldırılıyor

1 Ekİm 2008 günü 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu (şayet Anayasa Mahkemesi iptal etmezse) yürürlüğe girecek ve aynı gün 3 şehitle alınmış gazetecilerin fiili hizmet zammı yani YIPRANMA hakları da kaldırılmış olacak. 1961 yılından beridir her gazeteci çalıştığı her yıla karşın 3 ay yıpranma hakkı alıyor ve 20 yıl çalışmışlarsa 5 yıl erken emekli oluyorlardı. 1 Ekim 2008 gününden sonra ise artık yıpranma diye bir şey kalmayacak ve gazeteciler de 65 yaşından önce emekli olamayacaklar.

5-Hâlâ habercilik riskli değil mi?

5510 sayılı Kanun’la gazetecilerin yıpranmasını, “gazetecilik riskli meslek değil” diyerek kaldıranlar görüntüleri bir daha seyredin düşünceniz hâlâ değişmedi mi, değişmeyecek mi?

Yazımızı Selçuk ALTAN’ın www.sevgiozel.com ‘dan alıntıladığımız 212’ye karşı çıkan ama şehitlerden sonra karşı çıkışını sona erdiren Yeni Sabah Gazetesi’nde 27 Ocak 1963 günü yayınlanan Nezihe Araz’ın şehit gazeteciler için yazdıkları ile bitirelim.

“Bazıları gazetecilik mesleğini çok meşakkatli bulmayabilir, bazıları bir avuç gazeteciye tanınan asgari ücret meselesi gibi bir mevzuu, onların asla layık olmadığı, haksız bir imtiyaz olarak değerlendirebilir. Ama aziz çocuklar, değil asgari ücret, artık sizlere verilebilecek ücretlerin en azamisi bile lütfedilse ne fayda var? Siz mesleğimizin aziz şehitleri olarak aramızdasınız. Bu yolda ne ilksiniz, ne sonsunuz. Siz Çatalca’ya doğru yola çıkarken, ne kadar iyi biliyorum, ne ikramiye, ne tazminat ne de herhangi bir menfaat düşünüyordunuz.”



[ALİ TEZEL-AKŞAM GAZETESİ 16.08.2008]



O yıllarda  ÇSGB olan Faruk Çelik’e 5510 sayılı SS ve GSSK’nu sunulurken işin ehli kişiler hatalı yönlerini söylemişlerdi.



Özellikle bu yasa hazırlanırken işin uzmanı olan Sosyal Güvenlik Uzmanları  bu yasanın bir çok yönüne karşı çıkarken,bunda da ne kadar haklı olduklarını zaman içinde görmüş olduk.



Çünkü 5510 sayılı SS ve GSSK yürürlüğe girdiği Ekim/ 2008 yılından itibaren inanılmaz sayıda kanuni düzenlemeler ile revize edilmiştir.



Bu da bize yasanın uzman eller tarafından hazırlanmadığının göstergesi olmuştur.


Oysa yasanın ilk şekli olan 2008 ‘li yıllar da Bakan’a ve yetkililere  verilen brifinglerde yasanın pembe tabloları anlatılıyordu.


Şimdi ÇSG Bakanımız enine boyuna bu kanunun aksayan yönlerinin nasıl revize edildiğini gördüğünde bu konuda duyarlı davranarak, bu aksayan yöne de neşter vuracaktır.


Şu anda  işin başındaki konun ehli isimler bu aksaklığı aşacak çalışmayı da başlatacaklarını umuyorum.



O halde son yaşadığımız Van Depreminde hayatını kaybeden gazetecilerin haklarını iade etmek ve yapılan yanlıştan dönmek isteniyorsa, bir kez daha şapkamızı önümüze koyalım.



 


Gazetecilerin ellerinden alınan yıpranma haklarını geri verelim.


 


Tabi ki buna tüm Basın Emekçileri Sendikaları,Dernekleri ve Basın Çalışanları ortak görüş bildirerek  katkı da bulunmalıdır.



 ÜÇ YIL ÖNCE  GAZETECİLERİN  YIPRANMA  HAKKI  VERİLMELİ  DİYORDU HAKLIYMIŞ !



 


VEDAT İLKİ



 


[email protected]