ALİ TEZEL

HABERTÜRK-TİSK şimdilik ekonomik anayasa önerdi

TİSK şimdilik ekonomik anayasa önerdi


 


Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK) dün sabah basın mensuplarına verdiği kahvaltılı basın toplantısı ile “TİSK Ekonomik Anayasa Raporu’nu açıkladı. Raporu okuduğunuzda genelde siyasi iradenin ekonomiyi idare ederken uyması gereken kuralları sıralanmış ama en önemlisi sivil toplum hatta sendikalaşma ile önerisi bu raporda en büyük eksikliği…


 


 


Kendisi de önemli bir sivil toplum kuruluşu olan TİSK dün sabah basına ekonomik anayasa beklentilerini açıkladı ve genel olarak siyasi iradenin ne kadar borçlanabileceği, ekonomiyi idare edecek bağımsız kurulların görev ve yetkilerinin ne olması gerektiğini açıklayan bir kitapçık yayınladı. Ancak, raporda en büyük eksiklik kendisi de bir sendika olan örgütün, örgütlenme hürriyetinden hiç bahsetmemiş olmasıydı. Bu konuda saydığım ve değer verdiğim Başkan Tuğrul KUTADGOBİLİK’e toplantıda sordum. Yakında o konuda da bir rapor açıklayacaklarını ifade etti.


Bu arada, 2821 ve 2822 gibi çok önemli yasalarda hem işçi, hem işveren ve hem de hükümetin anlaşmış olmasının da ne kadar önemli olduğunun altını çizdi. Çalışma Bakanının başkanlığında toplanan üçlü danışma kurulunun Bakan Faruk ÇELİK’in uzlaşmacı tavrı ile ne güzel çalıştığını da gösteren en güzel örnek olması bakımından manidar.


 


***Sivil toplumsuz Anayasa olur mu?


Anayasa’lar toplumun tüm kesimlerinin ortak mutabakatı ile çıkarılması gereken ortak yaşam deklarasyonudur. 75 milyonluk sivil toplumda görüş-istek ve öneri ile beklentilerini örgütleri ile kamuoyuna yansıtır ve talep eder. Ancak, ülkemiz maalesef örgütsüz bir toplum, kul ve birey anlayışının öne çıktığı, toplumsal menfaatten çok, bireysel menfaatlerin ön plana çıkarıldığı bir anlayışa sahibiz. Toplumun geniş kesimlerinin hiç mi hiç örgütü yok. Bu sebeple gerçekten toplumun tüm kesimlerini içine alan bir anlayışla Anayasa yapmamız çok


zor. TBMM Başkanı Cemil ÇİÇEK’in da herkesi Anayasa yapma sırasında elini taşın altına koymasını talep etmesinin sebebi de zaten bu.


 


***Sosyal Devlet miyiz?


Maalesef bu soruya verilecek cevap hayır. Sosyal devlet en basit tanımıyla zenginden alıp fakire veren, gelir dağılımındaki adaletsizliği gidermeye çalışan, tüm vatandaşlarına asgari geçim-yaşam şartları hazırlayan-sunan devlet demektir. Ülkemizde ise ne vergi adaleti var ne de gelir dağılımı adaleti. Toplanan vergilerin sadece yüzde 10’u sermayeden (Kurumlar vergisi) ve sadece yüzde 1’i gelir vergisi (esnaf ve sanatkardan) alınıyor. Öte yandan yaklaşık yüzde 70’de zengin fakir ayrımı olmadan herkesten eşit alınan dolaylı vergiler. Ekmek, süt, benzin alırken zengin-fakir ayrımı olmadan herkes aynı vergiyi ödüyor. Öte yandan, işçi ve memurlardan alınan verginin toplamı da yüzde 25’i geçiyor yani bütçeye giren verginin dörtte birini dar gelirli işçi-memur ödüyor ki, koca koca patronların-holdinglerin ödediği verginin 2 katından fazlasını işçiler ödüyor.


 


 

Exit mobile version