Akşam Gazetesi–Bu ölümler de Tuzla’da hiç bir şey değiştirmez–İşyerinden dilediğiniz gün ayrılabilirsiniz–
14 Ağustos 2008
Taşaronlaşmanın had safhaya ulaştığı, işçinin değerinin asgari ücret kadar olduğu TUZLA’da son ölümler de bir şey değiştirmez. Taşeronlaşmanın önüne geçilmedikçe de ölümler aynı hızla devam eder. Ölümlerin önüne geçebilecek yetkiye sahip siyasilerimiz ve bürokratlarımız sorunu bilmiyor da o nedenle mi çözüm bulamıyorlar hayır, sorunu da biliyorlar, çözümü de ama onların istediği de Avrupa ve tüm dünyaya dedikleri şu, “biz de emek ucuz, insan hayatı değersiz, işinize bize ucuza verin, işyerinizi ucuz emeğimizle doldurun…”. Sonuç her gün kıyılan canlar. 1-Başbakan ‘canınızı yakarım’ demişti Tuzla’da hemen her gün bir işçi kıyılıyor eğer bir günde birden fazla ölüm olursa da siyasiler olaya hafiften el koyuyor gibi yapıyor. 19 Haziran 2008 günü yani daha 1-2 ay önce Tuzla’da ölümler konusunda, Başbakan Tayyip Erdoğan, Tuzla’daki tersane sahiplerine seslenerek, “Tuzla’da iş kazası istemiyorum, ölüm istemiyorum, sıfıra indirgemek için ne yaparsanız yapın, yoksa canınızı yakacağım” demişti. Bakalım sözünü tutup yakacak mı hep birlikte göreceğiz. Hatta Başbakanımız daha da ileri giderek, gemi inşa sanayisinin çok hızlı ilerlediğini belirtip, “Yine de tek bir insanımızın ölmesini bile doğal karşılayamayız. Daha fazla para kazanacağım diye bütün ilkeler bir kenara bırakılırsa karşınızda dururuz” demişti. 2-Sorun insan hayatı. Bizde çok ucuz İŞte başbakanımızın da sorunu bildiğinin kanıtı da burada, “…daha fazla para kazanacağım…” diye insanın canını hiçe sayıyorlar. Kendilerinin bir tek tırnağı etine batsa yeri göğü inletip milyonlar harcayanlar, anasının kuzusu, evladının babası işçilerinin canını hiçe sayıyorlar. Bakın son olaya para verip 3-5 kuruşa çuval alıp içine toprak dolduracaksınız size kum torbası başına 15-20 kuruşa mal olacak ama bu masrafa değer mi? Koy deneme motorunun içine 20 işçi ölürse de ölürler. 3-İşçinin canı daha da ucuzlayacak 1 Ekİm günü 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu tümüyle yürürlüğe girecek ve insan hayatı daha da ucuzlayacak. Şimdiki 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’na göre iş kazası geçiren işçi sakat kalmışsa kendisine, vefat etmişse ailesine gelir bağlanır ve her ay ödenir. Öte yandan aynı Kanun’un 26’ncı maddesine göre iş kazasında işverenin kusuru varsa her ay verilen gelirlerin peşin sermaye değeri de işverenden istenir. Ayrıca, her altı ayda bir gelire zam yapıldıkça da işverenden fark istenirdi. Cumhuriyet tarihimizin sermaye sınıfı ağırlığı en fazla işçi-çiftçi sınıfı ağırlığı en düşük olan meclisi olan TBMM’nin bu döneminde çıkarılan 5510 sayılı Kanun ile şimdi sadece ilk peşin sermaye değeri işverenden istenecek daha sonra bir daha fark istenmeyecek hale getirildi. Vefat eden işçinin kaybettiği canının bedeli kanun ile daha da ucuzlaştırıldı. 4-Özgürlük, Türk işçisine çok görülüyor AB ile tam üyelik müzakeleri devam ediyor gibi görünüyor ama bugüne kadar çalışanların hakları, örgütlenme hakları konusunda en ufak bir hareket yok. Bu tür haklar ve özgürlükler konusunda açılan gözden geçirme faaliyeti bile yok. Bakın 2008 yılının ilk aylarında İLO genel kurulundan önce siyasiler, “Sendikalar Kanunu” konusunda üç beş laf ettiler, İLO genel kurulunda kara listeye alınmamak için “Sendikalar Kanunu’nun TBMM’ye gönderdik” diye yalan bile söylediler ama İLO bitti, iş sona erdi. Bir daha ki İLO’ya kadar da ses çıkmaz. 5-Sonucu yakında görürüz En başta ifade etmiştik, “Tuzla’da iş kazası istemiyorum, ölüm istemiyorum, sıfıra indirgemek için ne yaparsanız yapın, yoksa canınızı yakacağım” demişti Başbakanımız, bakalım duracak mı, susacak mı, görmemezlikten mi gelecek, duymamazlıktan mı gelecek, zaman bize gösterecek. Tuzla ölümleri konusunda basından takip ettiğim kadarıyla daha sert demeç veren siyasiyi bile görmedim. Çünkü artık söz değil iş zamanın da ama birkaç bin işçinin hayatı gittiği diye iş yapacak eyleme geçecek siyasi yok ortada. 6-Bütün işçiler birlik olmadıkça ölümler son bulmayacak Ülkemİzde ortalama 900 işçi iş kazalarında vefat ederken, son yıllar da bu sayı TUZLA’nın da katkısıyla yıllık 1500’e doğru ulaştı. Sebep, işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemlerinin, işverenlerin çoğu tarafından bir maliyet unsuru olarak ele alınması, bu nedenle de masraf olmasın, kâr azalmasın diye kurallara uyulmaması ve bu duruma sesini çıkaracak olabilen sendikaların işyerlerine sokulmamasıdır. İlla sendika girecekse de sarı sendikanın en alasının Tuzla’ya sokulmasına hafifçe göz yumulmasıdır. Hatta, her kanun değişikliği ile daha esnek daha kuralsız çalışma biçimlerinin getirilmesi de buna katkı sağlamaktadır. Buna bir de ana işverenden iş almak için fiyatları düşüren taşeronun işçi sağlığı ve işgüvenliği tedbirleri alamayacak kadar güçsüz olması ile daha fazla kâr etmenin yolunu işçiyi riske atmakta bulmasını da ekleyebiliriz. İşyerinden dilediğiniz gün ayrılabilirsiniz Alİ Bey, “1475 sayılı Kanun’un 14 Maddesi gereği kıdem tazminatını almaya hak kazanmıştır” yazısını SGK’dan nihayet aldım. İş bulduğum an içeriye vereceğim. Öğrenmek istediğim, bu yazının geçerlilik süresi ve şirketin bana ihbarı kullandırtma zorunluluğu var mıdır? Mustafa G. Emeklilik için gereken üç şarttan yaş şartı hariç diğer iki şartı tamamlayıp “Kıdem tazminatı alabilir” yazısını almışsınız. Bu yazıyı işverene verip, dilediğiniz zaman işyerinden ayrılabilirsiniz. Herhangi bir ihbar öneline de tabi değilsiniz yani belgeyi verdikten sonra belli bir gün çalışma zorunluluğunuz yok. Ancak, sizin iyiniyetli daha doğrusu kanunun koruyacağı niyetiniz yok gibi çünkü yeni bir işe girmek niyetiyle bu işinizden ayrılmak istiyorsunuz. Oysa kanun, artık çalışmak istemeyip emekliliği evinde bekleyecekler için getirilmişti. Bu nedenle en azından bu niyetinizi açık etmeyin. Kısa..Kısa.. |