Akşam Gazetesi–SGK, Tarım Bağ-Kur’luları mahkemelerden kendisini de trilyonluk masraflardan kurtardı–TSK’daki sivil memurları üzmeyin–Elçiliklerde çalışan Türklerin sigortası–Son 7 yıl devam ediyor

31 Mayıs 2007

SGK, Tarım Bağ-Kur’luları mahkemelerden


kendisini de trilyonluk masraflardan kurtardı


Onbinlerce dava kaybedildi, trilyonlarca avukatlık ve dava masrafı ödendi, binlerce çiftçi mahkeme kapılarında süründürüldü, vatandaşın devlete olan güveni dinamitlendi. Neden mi bahsediyorum, 2926 sayılı Tarım Bağ-Kur Kanunu gereğince Bağ-Kur, ister kamu ister özel sektöre tarım ürünü satan çiftçilerin sattıkları ürünlerin bedelinden yüzde 1 (bazen yüzde 3) oranında prim kesintisi yapmalarını istedi. Tarım ürünü satın alanlar çiftçilerden prim kesintisi yapıp Bağ-Kur’a bildirdi ve ödedi ama iş bu çiftçilerin Tarım Bağ-Kur sigortalısı olmasına gelince yasadışı bir şekilde Bağ-Kur sigortalısı saymadı. 15 yıldan beridir de olay mahkemelere intikal etti hem de binlerce, on binlerce dava açıldı, köylüler köylerinden kalkıp şehirlerde mahkeme önlerinde günlerce vakit geçirdiler sonunda davaların tamamını Bağ-Kur kaydetti. Üstelik davaların hepsini kaybettiği halde yasadışı uygulamasını ısrarla sürdürdü, nasılsa mahkeme masrafları bu hatalı kararı alanların cebinden çıkmıyordu, nasıl olsa vatandaşın verdiği vergilerden-primlerden ödeniyordu. Ancak, 5502 sayılı Kanun ile Bağ-Kur kapatılıp SGK’ya (Sosyal Güvenlik Kurumuna) devredilince SGK’nın ilk başkanı Birol Aydemir’in çabaları ile 22 mayıs 22 Mayıs 2007 Salı günü 26529 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan, “2926 SAYILI TARIMDA KENDİ ADINA VE HESABINA ÇALIŞANLAR SOSYAL SİGORTALAR KANUNU UYGULAMA TEBLİĞİ’NDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR TEBLİĞ (SERİ NO: 7)”  ile dava açmaya gerek kalmadı. Tebliğe göre;


            MADDE-1 – 26/3/1994 tarihli ve 21886 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 2926 sayılı Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu 4 Seri Numaralı Uygulama Tebliği’nin “Prim Tevkifatı Nedeniyle Tescil ve Sigortalılığın Başlangıcı” başlıklı mülga (I) bendi aşağıdaki şekilde yeniden düzenlenerek eklenmiştir.


            I- Prim Tevkifatı Nedeniyle Tescil ve Sigortalılığın Başlangıcı:


            2926 sayılı Kanunun 2 nci maddesine göre sigortalı sayıldıkları halde, Kanunun 7 nci maddesinde öngörülen üç aylık süre içinde Kuruma kayıt ve tescilini yaptırmayan sigortalıların tescil işlemleri, Kanunun 9 uncu maddesine göre Kurumca re’sen yapılmakta ve sigortalıların hak ve yükümlülükleri de kayıt ve tescil edildikleri tarihi takip eden aybaşından itibaren başlamaktadır.


            Ancak, Kanunun 2 nci maddesine göre sigortalı sayıldıkları halde Kuruma kayıt ve tescilleri yapılmamış ve bu Tebliğ uyarınca sattıkları ürün bedellerinden 1/4/1994 tarihinden itibaren prim tevkifatı yapılan çiftçilerin, tevkifatın yapıldığını gösteren belgeleri de eklemek suretiyle Kuruma yazılı talepte bulunmaları halinde, tevkifat tutarının Kurum hesaplarına intikal etmesi şartıyla, tevkifat yapılan tarihi takip eden aybaşından itibaren sigortalılıkları başlatılır. Sigortalılıkları bu şekilde başlatılan çiftçilerin tarımsal faaliyetlerini devam ettirmeleri koşuluyla, sigortalılıkları devam ettirilir. Tarımsal faaliyetin tespitinde ziraat odası kayıtları esas alınır. Ziraat odası kaydı olmaması halinde, tevkifata esas ürüne ilişkin kamu kurum ve kuruluşlarının, meslek kuruluşlarının, kooperatif veya birliklerin, kayıtları esas alınır.


            Sigortalının Kurumca re’sen tescili yapılmış ise, sigortalılık tevkifatın yapıldığı tarihi takip eden aybaşından itibaren başlatılır.”


 


 


 


TSK’daki sivil memurları üzmeyin


Salı günü yayınladığımız, “TSK sivil memurlarından mektup var” başlıklı yazımızdan sonra bu memurlardan o kadar çok ileti ve mesaj geldi ki hayret ettim hatta telefon edip dertlerini ve karşılaştıkları durumları anlatırken abartısız ağlayanlar bile vardı. Bana göre ise sorunun tek çözümü var memurların da örgütlenebilmeleri ve işçiler gibi sendika ve toplu sözleşmeye sahip olabilmeleri.  İşte mesajlarından bazıları, “Ali bey, bize 24 saat nöbet tutturup hiç istirahat ve izin vermeden ertesi sabah yine işimize devam etmemizi emrediyorlar.”, “…bence temel sorun bizim 657 sayılı D.M. Kanunu’na mı yoksa 926 sayılı D.M. Kanunu’na mı tabiyiz öncelikle bunun çözülmesi gerekir çünkü temel sorun bu. Bunun çözülememesi demek bizlerin geleceğinin belirsiz olması demek. Çoğu arkadaşımız karamsarlıktan dolayı sivil kurumlara geçmek için çabalıyor ama nafile…”, “… rütbeli amirlerimiz, siz askeri memursunuz mesaiye kalacaksınız biz nasıl kalıyorsak sizde kalacaksınız, diyorlar ama memur olduğumuz için mesai ücreti vermiyorlar. Ancak iş TSK’daki işçilere gelince iş değişiyor, işçilere fazla mesai ücreti vermemek için onları mesaiye özellikle bırakmıyorlar yani onlara, siz işçisiniz aynı şartlar altında çalışıyoruz sizde mesaiye kalacaksınız, para da vermeyeceğiz, diyemiyorlar…”


“Ben iki ay boyunca hafta içi 11-12 lere kadar mesai kaldım bu de yetmedi hafta sonu da mesaiye geldim çünkü emir vermişler “gel” demişlerdi gittim ama bedavaya çalıştım özel sektörde bile hafta sonu için ayrı para ödüyorlar, esas sorunumuz ise yeri gelince sivilsin yeri gelince askeri memursun demeleri… “


 


Elçiliklerde çalışan Türklerin sigortası


Ben bir yabancı elçilikte çalışıyorum. SSK’ya tabiyim ama internetten bakınca sigorta primlerimin asgari ücret üzerinden yatırıldığını öğrendim ve yaşlılık aylığıma önemli ölçüde etki edecek bu durumun yasaya aykırı olduğunu düşünerek SSK İstanbul teftiş Kuruluna başvurdum. SSK Teftiş Kurulu Başkanlığı İstanbul Teftiş Kurulu başkanı Numan Karabacak SSK’nın bu konuda yetkisiz olduğunu, elçilik çalışanı Türk vatandaşlarının işverenin insafına kaldığını ifade etmiştir. Bunun doğru olmadığına inanmak istiyorum. Bu tür işyerlerinde çalışan işçiler nasıl emekli olacak ve sosyal güvenlik şemsiyesi altına alınabileceklerdir? Işıl Tokcan Tuç


 


Hanımefendi, Sosyal Güvenlik Kurumu, Rehberlik ve Teftiş İstanbul 2 Nolu Grup Başkanı Numan Vehip Karabacak doğru söylemiş. Sizin de çalıştığınızı söylediğiniz elçiliğin bulunduğu topraklar uluslar arası anlaşmalar gereğince o ülkenin toprağı sayılmaktadır. Yani sizin çalıştığını yerdeki topraklar T.C. toprakları değildir ve T.C. Kanunları geçerli değildir. O ülkenin kanunları geçerlidir. Devletler Hukukuna göre bu yerlerin özerklikleri ve masuniyetleri bahis­ konusu olduğundan bu gibi işyerlerinde sigorta mevzuatı uygulanmamaktadır ama bu işyeri işverenlerinin kendiliklerinden SSK’ya müracaat ederek işyerlerinde çalışıp da kendileri için gerekli belgeleri düzenleyip prim ödemek istedikleri Türk personeli, prim ödendiği sürece sigortalı sayılmakta bunun dışında herhangi bir işlem yapılmamaktadır.Bu nedenle de çalıştığınız elçilik yetkilileri çalışanlarını SSK’ya bildirmek zorunda bile değildir ama sosyal güvencesiz kalmayasanız diye sizi bildirmişler. Bu arada hangi ülke konsolosluk veya elçiliğinde çalışıyorsanız o ülkenin sosyal güvenlik kanunlarına tabi olduğunuzdan o ülke mahkemelerinde sizi kendi kanunlarına göre sigortalı yapmamaları sebebiyle dava açma hakkınız da var. Tabi bu davayı o ülkede açabilirsiniz.


 


Son 7 yıl devam ediyor


Ertelenen sosyal güvenlik kurumlarının tek çatı altında toplanması ile ilgili kanunun yürürlüğü girdiğinde birden fazla sosyal güvenlik kurumunda hizmeti bulunan sigortalıların emeklilik işlemleri eskiden olduğu gibi son 7 yılda en çok hangi kurumda hizmeti var ise on kurumdan mı? Yoksa yasa yürürlüğe girdiğinde sigortalı olduğu kurumdan mı emekli olacak? Yasa maddesi ile birlikte bilgi verebilirseniz memnun olurum iyi çalışmalar. Cuma Dağdelen


 


Beyefendi, yürürlüğü şimdilik 2008 yılına ertelenen bana göre ise şimdi işe başlansa 2010 yılından önce yürürlüğe girme şansı olmayan 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 53 üncü maddesinin son fıkrasına göre, yürürlük tarihinden sonra işe girenler için son yedi değil bütün çalışma sürelerine göre en çok nereye prim ödediğine bakılarak nerden emekli edileceği belli edilecektir. Ancak,  geçici 1 inci maddesi gereğince, kanunun yürürlük tarihinden önce çalışmaya başlayıp bu tarihten sonra aylık talebinde bulunanlardan, en son sigortalı sayıldığı tarihten geriye doğru son yedi yıllık fiili hizmet süresi içinde en fazla hizmetin geçtiği sigortalılık hali, hizmet sürelerinin eşit olması halinde ise son sigortalılık durumu esas alınarak belirlenecektir. Kanun henüz yürürlüğe girmediğinden herkes için son yedi yıllık süreye bakılmaya devam edilecektir.


 


 


Kısa Kısa Kısa


C. Oğuz-.20.09.1988 gününden beridir gazeteci olarak nisan 2007 sonu itibariyle basında var olan 6744 gün sayınız ve 18.04.1963 doğum tarihinizle normal şartlarda 48 yaşında emekli olacaktınız ama bundan sonra basında çalışmasanız dahi var olan 6744 günün dörtte biri kadar bu yaştan düşecek ve 43 yaş 4 aylık iken (18.08.2007 günü) emeklilik için gereken yaşı tamamlayacaksınız. Emeklilik için gereken 25 yıllık sigortalılık sürenizi ise bundan sonra çalışmazsanız 20.01.2009 günü tamamlıyorsunuz. Şayet mayıs 2007 ayı da dahil olmak üzere 500 gün daha gazeteci olarak çalışmaya devam ederseniz 500 günün sonunda SSK’dan emekli olacaksınız.