Biat Etmeyen Memura Güle Güle – Aksiyon Dergisi

23 Aralık 2015

64. Hükümet, icraatlarına hızlı başladı. Kamuoyunda Memurlar Yasası olarak bilinen 50 yıllık 657 sayılı kanunu baştan aşağı değiştiriyor. Verimlilik ve etkinlik ambalajıyla sunulan yeni düzenlemeden yansıyan bilgilere göre memurun iş güvencesi ortadan kalkıyor. Düzenlemeden sonra, yer değiştirme ve görevden alma kolaylaşacak. Kamu çalışanları ile iki yıllık sözleşme imzalanacak. Sözleşme bitiminde performansından memnun kalınmayanların memuriyeti sonlandırılacak. Mağdurlar açtığı davayı kazansa bile, eski görevine dönemeyecek. Düzenlemedeki yenilikler bunlarla sınırlı değil. Disiplin cezaları yeni baştan tanımlanacak. Terör örgütlerine destek verdiği iddia edilen memurlar disiplin cezasıyla işten atılabilecek. 

Toplumda devlet memurluğuna güvenli iş imkânı olarak bakılır. Aileler de çocuklarını memur yapmak ister, olanla da övünür. Belki de bu anlayışın en büyük kaynağı 657 sayılı kanunun 18. maddesinde gizli: “Kanunlarda yazılı hâller dışında Devlet memurunun memurluğuna son verilmez, aylık ve başka hakları elinden alınamaz.” Kanun koyucunun bu maddedeki hedefi iktidar değişimlerinde memur kıyımlarının önüne geçmek ve her ortamda devlet mekanizmasını işler hâlde tutmak. Oysa yeni düzenleme kanunlaşırsa vatandaşın
özel mana yüklediği devlet memurları iş güvencesini kaybedecek.

Memurlar zaten son dönemde sık sık görevden uzaklaştırmalara, almalara ve sürgünlere maruz bırakılıyor. Hükümet, haklarını geri veren mahkeme kararlarını dahi tanımıyordu. Şimdi iş bir adım daha ileri götürülüyor, yasal düzenlemelerle çıkmaza sürükleniyor.

Anayasa’nın 128. maddesi devletin asli ve sürekli işlerinin memurlar eliyle yapılacağını hükmediyor. Fakat düşünülen değişiklik pekçok memuru endişelendiriyor. Sıkıntıyı derinden hissedenlerden biri de 15 senedir devlette kariyer meslek olarak nitelendirilen A kadroda çalışan Halit T: “İki senedir kamuda büyük bir cadı avı başlatıldı. İnsanlar mesnetsiz suçlamalarla kızak görevlere çekiliyor. Memurlar Kanunu’nda yapılan değişikle iş güvencesi de elimizden alınacak. Bir benzeri, 28 Şubat’ta irtica gerekçesi ile yapılmıştı. İnsanların hayatları mahvedildi. Yaraları sarmak zaman aldı. Şimdi yasal kılıfla aynısı yapılacak. Kurumdaki pek çok arkadaşın durumdan haberi yok. Ya da yokmuş gibi davranıyorlar. Farkında olanlar ise özel
sektöre geçmenin yollarını arıyor.” 

İş güvencesinin memurların ellerinden alınmak istenmesine kamu sendikaları tepkili. Türkiye Kamu-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk, 657 sayılı yasanın değiştirilmesi gereken bazı yerlerinin olduğu görüşünde. Koncuk, değişikliğin paralelle mücadele adı altında memurların iş güvencesinin ellerinden alınmasını kabul edilemez buluyor. Koncuk’a göre yasanın söylendiği şekliyle
çıkması durumunda ülkenin huzuru kaçar. Memurlar da duruma tepkisiz kalmaz.

13 senedir AK Parti hükümetlerinin çalışma hayatına güven vermediğini dile getiren Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu Başkanı (KESK) Lami Özgen’e göre tutumun temel sebebi hükümetin Uluslararası Para Fonu’na (IMF) verdiği taahhütler.

Cihan Sendikalar Konfederasyonu (CİHAN-SEN) Genel Başkanı Naci Haliloğlu’na göre ise 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu iktidar partisinin 12 senedir gündeminde. Son değişiklikler daha çok
devlet memurlarının iş güvencesi üzerinden gündeme geliyor. Haliloğlu’nun açıklamalarına göre, CİHAN-SEN, memurlarla ilgili kanunda özlük hakları ve iş güvencesini ileri götüren değişim ve dönüşüme karşı değil. Karşı oldukları, iş güvencesinin ortadan kaldırılması ve özlük haklarındaki geriye gidiş.

Haliloğlu, 657 sayılı kanunda yapılacak değişikliklere, hükümetin geçmiş uygulamaları yüzünden güvenemiyor. Torba yasalarla Meclis’ten geçirilen düzenlemelerin tamamı memurların aleyhinde oldu. Birçok bakanlıkta teşkilat yasalarıyla oynanarak hükümetin tercih ettiği memurlar yönetici konumuna getirildi. Öte yandan boşta kalan, bankamatik tabir edilen çok sayıda bürokrat ortaya çıktı. Haliloğlu, Millî Eğitim’deki yer değiştirmelerin 70 binleri aştığını hatırlatıyor.

CİHAN-SEN Genel Başkanı, “İşten atamıyoruz, teröre bulaşanları ayıklayamıyoruz.” gibi söylemlerin demagoji olduğu kanaatinde. Çünkü mevcut kanun yardımıyla bu gibi memurların işine son verilmesi ve disiplin cezaları pekâlâ mümkün. Amaç sadece buysa yeni bir kanuna ihtiyaç yok.

KESK Genel Başkanı Lami Özgen bu konuda tüm tarafların akıldan çıkarmaması gereken önemli bir hatırlatmada bulunuyor: “Emekçilerin hakları hükümetlerin ihsanı değil, 200 yıllık bir mücadelenin neticesi. Bu sebeple de hükümetler, haklar üzerinde tek taraflı tutum geliştiremez.”

BİRİLERİNİN YAKINI DEĞİLSEN GÜLE GÜLE
Özgen, siyasi iradenin kendi tutumuna denk düşmeyen tüm kesimleri farklı algılarla elimine edip keyfî bir hukuk sistemini öne çıkarmak istediğini vurguluyor. Yaşananların da bu durumu teyit ettiğini söylüyor. Özgen, şunları söylüyor: “Çalışanın sadece emeği gasbedilmekle kalmayacak, hayatı tamamen iktidara endekslenecek. Tasarı bu şekilde yasalaşırsa AK Parti hükümeti ya da ondan sonra iş başına gelecek hükümetler kendisi gibi düşünmeyen kamu çalışanlarının iş akdini feshedebilecek bir güce kavuşacak.”

Lami Özgen’in eleştirilerinden bazı sendikalar da payını alıyor. Özgen, daha önce ‘iş güvenliği kırmızı çizgimizdir’ diyen bazı konfederasyonların ‘memurların iş güvencesi olmamalıdır’ noktasına kaydığı tespitinde bulunuyor. Bu durumun, çalışma hayatında sömürünün oturtulmasına büyük destek olduğunu söylüyor. 

İşten atılma ve sürgün dışında meslek kuruluşlarının karşı olduğu başka diğer bir husus da esnek çalışma modeli. Hamileler, engelliler ve Bakanlar Kurulu’nca belirlenecek iş ve hizmetlerdeki memurlar kurum amirinin izni ile esnek çalışabilecek. Çocuğu olan memur, istemesi hâlinde, çocuğu 1 yaşına gelene kadar esnek çalışabilecek. Sendikalara göre bu uygulama
olumlu gibi görünse de iş güvencesini ortadan
kaldırabilecek nitelikte.

Bütün bunların yanında tasarıda memurun lehine sayılabilecek düzenlemeler de mevcut. İzin sürelerinin artırılması onlardan biri. Artık hafta sonları yıllık izin süresinden sayılmayacak. Böylece izin hesabında iş günü esası getirilecek. Kamu çalışanlarının yıllık izin süresi, Sosyal Güvenlik Kurumu’na (SGK) prim ödemek suretiyle geçen hizmeti 1 yıldan 10 yıla kadar (10 yıl
dâhil) 20 iş günü, 10 yıldan fazla olanlar için 30 iş günü olacak. Ayrıca, çalışanlar arasında “4a, 4b, 4c” şeklindeki harf karmaşası bitecek. Aynı işi yapanlar arasında farklı maddi-sosyal haklara sebep olan uygulama kalkacak. Kamu görevlilerine 50’nin üzerinde yapılan ödeme türü 10’a düşürülecek. Memurların aldığı maaş; temel ücret, temel görev ücreti, hizmet farkı, ek ödenek, performans ödemesi, ders ücreti ve vekâlet ücreti gibi belli başlı 10 kalem hâlinde belirlenecek. Kamuda çalışacak engellilerin oranının yüzde 3’ten yüzde 4’e çıkarılması planlanıyor. Bu oranın farklı uygulanacağı meslek ve görevler ile kuruluşlar Bakanlar Kurulu’nca kararlaştırılacak.

Performansı yüksek memur daha fazla maaş alabilecek. Memurun amirinin gözüne ne kadar girerse performansı o kadar yüksek olacak. Genel sonuçlara göre de ücreti Maliye Bakanlığı’nca belirlenecek belli bir performans ödeneğinden karşılanacak. Ödeme yıl sonunda yapılacak. Türkiye Kamu-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk performans değerlendirmesini masal olarak niteliyor. Koncuk: Bu değerlendirmede objektifliği yakalamak oldukça zor. Sağlık Bakanlığında bu sistem uygulanıyor. Orada da farklı sorunlar var. Hizmet kalitesi nasıl artırılır diye düşünülmüyor. Önceden bir doktor 10 dakikada bir hasta muayene ediyordu. Şimdi 3 dakikada bir hasta muayene ediyor.”

Üç senedir Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nda memur olarak çalışan Ali T. düzenlemenin uygulama aşamasında birçok sorunu beraberinde getireceği görüşünde: “Evvela performans değerlendirmesi için objektif kriterlerin olması gerekiyor. Her ilin şartları farklı. Bunlar mutlaka göz önünde bulundurulmalı. Özel sektörde bazı bankalar bu sistemi kullanıyor. Çalışanlar belli bir zaman sonra depresyona giriyor. Diğer bir husus, amir şahsi sorun yaşadığı memurun işine yasal kılıf adı altında son verebilecek. Bu da memurun tamamen amirin esiri hâline gelmesi demek.”

AMAÇ KAMUDA TASFİYE!
Türkiye’de 2 milyon 500 bine yakın devlet memuru bulunuyor. Sözleşmeli personelle birlikte kamu kurum ve kuruluşlarında çalışanların sayısı 3 milyon 300 bini geçiyor. İşçi-memur ayrımını ortadan kaldırıp, çalışanları tek çatı altında toplayan yasa değişikliğini seçimlerden iki gün önce ilk defa Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan dile getirmişti. Cumhurbaşkanı’nın açıklaması, muhtemel tasfiyenin sinyallerini veriyor: “Paralel yapı devletin içerisine sızmış bir virüs gibi. İstihbaratta da var, emniyet istihbarat, millî istihbarat, öbür tarafta emniyet
teşkilatı, öbür tarafta silahlı kuvvetlerimiz, bütün bu yerlerin hepsinde bunlar var. Buralardan çok ciddi iletişim sağlamaya devam ediyorlar. Bakanlıkların içerisinde, hemen hemen hepsinde var. Bunları A’dan Z’ye temizlemek mümkün değil. Her şeyden önce bir defa 657 değiştirilmediği sürece bu iş çözülmez. 657, yani Memurin Muhakematı Kanunu değiştiği andan itibaren burada
farklı bir sistem oturtulabilir.”

Cumhurbaşkanı’nın açıklamalarının bir gün sonrasında Başbakan Ahmet Davutoğlu da bu konuda yasal düzenlemeye gidileceğini açıkladı. AK Parti hükümeti düzenlemeyi ‘kamuda etkinlik ve verimlilik artacak, memurun özlük hakları iyileştirilecek’ tezi ile savundu. Fakat devlet memurlarının çoğu düzenlemenin bu hâliyle yasalaşmasından çok kaygılı.

Onlardan biri de 14 senedir Millî Eğitim’de Türk Dili ve Edebiyatı öğretmenliği yapan Halit Y. Emektar öğretmen endişesini şu sözlerle dile getiriyor: “Hükümet yanlısı sendikaya üye olmadığım için, açıkçası tedirginim. Fakat duruşumu değiştirmeyeceğim. Tedirginlik benimle sınırlı değil. Hükümete yakın sendikaya üye olanlar bile bu yasayı desteklemiyor. Çünkü devran döndüğünde bunun kendilerini de vuracağını iyi biliyorlar. Bütün öğretmenlerde ‘Aman sarı öküzü vermeyelim!’ havası var.”

Hükümet, 14 Ocak 2014’te memurlarla ilgili anayasa değişikliği gerektirmeyen kanuni düzenlemeleri, Meclis’ten torba yasa ile geçirdi. Bu düzenleme ile daire başkanı, genel müdür gibi üst düzey görevlerde bulunan memurlar ile kolluk güçleri olan polis ve jandarmanın haklarında verilen görevden alma, yer değiştirme, unvan değişikliği kararlarına karşı dava açsalar bile eski görevlerine dönmeleri engellendi. Yasa, görevden alınan memurun, açtığı davayı kazansa bile eski görevine değil başka bir kadroya atanmasını öngörüyordu. Ayrıca mahkeme kararı da 1 ay içerisinde değil, 2 yıl içerisinde uygulanacaktı. Mahkeme kararını uygulamayan yöneticiler hakkında ise hiçbir cezai işlem yapılmayacak, soruşturma dahi açılmayacaktı. Ana muhalefet partisi CHP’nin başvurusu üzerine Anayasa Mahkemesi bu değişiklikleri iptal etti. Bazı hukukçulara göre 657 sayılı kanunda değişiklik için öncelikle Anayasa değişikliği gerekiyor.

Anayasa hukuku profesörü Ergün Özbudun’a göre yeni bir kanun çıkarılırken temel prensip, daha önce o konuyla ilgili verilmiş Anayasa Mahkemesi kararları başta olmak üzere tüm yargı ararlarının dikkate alınması. Aksi hâlde, çıkarılan mevzuatın iptal edilmesi sakıncası doğuyor. Türkiye’de sıkça rastlanan iptaller sebebiyle de maddi ve manevi kayıplar yaşanıyor. Daha önce iptal edilmiş bir mevzuatın yenisi hazırlanırken mahkemelerin gerekçeleri ve hükümlerinin incelenmesi şart.

ABDULKERİM BEDİR – GÜRHAN SAVGI
AKSİYON – 21-27 ARALIK