Bugün-Raporlu işçinin işten çıkarılması ve işe iade davası

24 Temmuz 2006

         Raporlu işçinin işten çıkarılması ve işe iade davası


            Ali bey, bir işveren olarak işçiler için ne kadar önemliyse bizim için de iş güvencesi önemlidir. Bu nedenle iş aldığımız işçilerimizi altı aylık kıdemleri tamamlanmadan denemek ve bu süre içinde çıkışlarını yapmak istiyoruz. Bugüne kadar bu uygulamamız devam etti ama bir işçimiz bunu engellemek için altı aylık kıdemi tamamlanmadan bir hafta önce 15 günlük istirahat aldı. Raporlu olan bu işçimize işten çıkış tebligatı yapamaz mıyız? Levent U.


 


            Sayın okurum, 4857 Sayılı İş Kanunu, raporlu (istirahatli) işçinin işten çıkışının yapılıp yapılmayacağı konusunda bir düzenlenme getirmemiştir. Ancak, iş hukuku konusunda kararlara imza atan Yargıtay 9 uncu Hukuk Dairesinin aşağıda vereceğim kararı bu konuda içtihadi bir düzenleme yapmıştır. Biliyorsunuz işyerinde 30 ve daha işçi varsa ve işçi o işveren emrinde altı aydan fazla çalışmış ise işten çıkarılması halinde işgüvencesi kapsamında dava açarak İŞE İADESİNİ isteyebilmektedir. 9 Uncu Dairenin, 2005/34667 esas ve 2005/37461 karar sayılı, 11.10.2005 tarihli kararına konu olayda,


            -Raporlu işçi ve işten çıkış tebligatının tebliği,


            İşçi 13.12.2004 günü işe başlamış ve işveren işçiyi altı aylık kıdem süresinin dolmasına 3 gün kalan yani 11.06.2005 günü çıkarmak istediğini öğrenince saat 11 sularında, işçi hekime gidip üç günlük istirahat almış ve raporunu işverene getirdiği saat 12 sularında da işveren işten çıkış tebligatı yapmak istemiş ama işçi tebligatı imzalamamış ve orada bulunanlarca olay tutanak altına alınmıştır. İşçi iş mahkemesinde işe iade davası açmış ve mahkeme, davacının fesih bildiriminin yapıldığı 11.6.2005 tarihi itibariyle 3 günlük sağlık raporunun bulunduğu, fesih bildiriminin rapor bitim tarihi olan 14.6.2005 tarihinden itibaren geçerli sayılması gerektiği, buna göre 6 aylık kıdem süresinin dolduğu sonucuna varılmış, feshin geçerli nedene dayanmadığı gerekçesiyle işe iade davasının kabulüne karar verilmiştir.


            Olay, işveren tarafından temyiz edilerek Yargıtay’a götürüldüğünde ise,


            “Dosyadaki bilgi ve belgelere göre, davacının 11.6.2005 günü saat 10.24-10.41 arasında 3 günlük istirahatlı olduğuna ilişkin doktor raporu aldığı, fesih bildiriminin ise aynı gün saat 12.36 da davacıya tebliğ edilmek istenmesine rağmen davacının tebellüğden imtina
ettiği, davalı işverence davacının fesih bildirimini tebellüğden kaçındığına ilişkin tutanak düzenlendiği, dinlenen davalı tanıklarının da fesih bildiriminin davacıya 11.6.2005 tarihinde ulaştığım açıkladıkları anlaşılmaktadır. Mevcut delil durumuna göre davacının raporlu olduğu sırada fesih bildiriminin davacıya 11.6.2005 tarihinde ulaştığı anlaşılmaktadır. Mahkemece fesih bildiriminin anılan tarihte davacıya ulaştığını kabulü dosya içeriğine uygun düşmektedir.
            Çözülmesi gereken ikinci sorun; raporlu süre içinde fesih bildiriminin işçiye ulaştırılması halinde, 4857 sayılı İş Kanunun 18.maddesinde öngörülen ve iş güvencesi hükümlerinin kapsamına girmek bakımından gerekli olan altı aylık kıdem süresinin nasıl hesap edileceğidir. Başka bir anlatımla, bu durumda, altı aylık kıdem süresinin belirlenmesinde fesih bildiriminin davacıya ulaştığı tarih ile raporun bittiği tarihten hangisinin esas alınacağı sorunu karşımıza çıkmaktadır. 4857 sayılı İş Kanunun 20/l.maddesinde fesih bildirimine itiraz davasının fesih bildiriminin tebliği tarihinden itibaren bir ay içinde iş mahkemesinde veya şartları varsa özel hakemde açılması gerektiği düzenlenmiştir. Yazılı bir fesih bildiriminin yapılmadığı hallerde veya fesih bildiriminin tebliğ edilmediği durumlarda davacının bir aylık dava açma süresinin hiçbir şekilde başlamayacağı, ve dava açma hakkının her zaman mümkün olduğu şeklinde bir anlam ortaya çıkacağından Dairemizce İş Kanununun anılan hükmü sözlü ya da yazılı fesih iradesinin işçiye “ulaştığı” tarih esas alınarak bir aylık dava açma süresinin hesaplanması gerektiği şeklinde yorumlanmaktadır. Keza, Dairemizin kararlılık kazanmış uygulamasına göre, işyerinde çalışan işçi sayısının tespiti de fesih iradesinin davacıya ulaştığı tarih esas alınarak yapılmaktadır. Gerek dava açma süresi gerek işyerindeki işçi sayısı fesih iradesinin işçiye ulaştığı tarih dikkate alınarak belirlendiğine göre altı aylık kıdem süresinin tespiti yönünden de aynı tarihin esas alınması gerekir. Somut olayda, fesih iradesinin davacıya ulaştığı 11.6.2005 tarihe göre davacı altı aylık kıdeme sahip olmadığından iş güvencesi hükümlerinden yararlanamaz. Buna göre davanın reddi gerekirken yazılı gerekçe ile kabulü hatalıdır.”
demiştir.


 


Kısa Kısa Kısa


Tahsin Pınarlı-Askerliğinizi ister şimdi ister 2007’den sonra yapabilirsiniz aralarında fark yok ve askerliği borçlanmazsanız, 54 yaşında, borçlanırsanız 52 yaşında emekli olursunuz. Bağ-Kura devam ederseniz 9000 gün bundan sonra SSK’ya geçerseniz bu kere 5675 veya 5525 günle emekli olursunuz.


Mücahit Yılmaz-Vekil öğretmenlik başlangıcınız sosyal güvenlik başlangıcınızdır bu nedenle bundan sonra Bağ-Kuru kapatıp SSK’ya geçerseniz  51 yaşında en az 5450 gün sayısı ile emekli olursunuz. Arada boş geçen süreleri ödeme imkanı yok.


Abdullah Şahin-01.11.1979 başlangıcıyla 45 yaşında (01.01.2007) emekli olursunuz.


Mehmet Ün-01.01.1985 sosyal güvenlik başlangıcınızdan önce ifa ettiğiniz 18 aylık askerlik süreniz nedeniyle başlangıcınız 18 ay geriye giderek, 01.07.1983 olacaktır. Bu arada, askerlik sürenizin bir kısmı ile (7 günü) sigorta başlangıcınız çakışıyor. Sanırım askerden izinli terhise ayrılmışsınız ve asker sayılırken 01.01.1985 günü Bağ-Kur’lu olmuşsunuz.


Kemal Taşçı-Hastaneden yüzde 70 raporuna rağmen Bağ-Kur malülen emekli etmiyorsa iş mahkemesinde dava açmanızı öneririm. Yada babanız bir işe girip, işyerinde çalışırken elindeki raporlar defterdarlıktan vergi indirim belgesi alırsa ve SSK’ya en az 1260 gün (3,5 yıl) prim ödeyerek SSK’dan da emekli olabilir.


Hale Çetin- Siz yine de yönlendirildiğiniz SSK’ya sorun ama ne ülkemizde ne de başka bir ülkede doğum yapmış kadınlara sigortalılık verilmiyor ama bizim ülkemizde 2007’de başlayacağı üzere (memurlara halen var) bazı ülkelerde, bebeğe bakmak üzere işyerinden ücretsiz izin alarak ayrılan hanımlara bu süreleri borçlanma (primlerini kendisi ödeme) hakkı var. Ayrıca, Almanya’da olduğu gibi her bebek-çocuk için azımsanmayacak ölçülerde (aylık 400 Euro’ya kadar ulaşabilmektedir) çocuk parası da verilmektedir ama bizim ülkemizde şu an SSK sadece bir kere 50 YTL. vermektedir. 2007’de ise altı ay boyunca asgari ücretin üçte biri kadar para verilecektir.