DARBI MESELLER VE ZORLUK DÖNEMLERİ

23 Kasım 2021

Hikaye odur ki,

Bir padişah döneminde  zam zam üstüne gelir kimse aldırış etmez, her zamda vezir tebaaya bakar ama son zamda halk gülüp oynamaya başlamıştır.

O zaman Padişah zamlara dur demiş.

Öğrenme işinin bir çoğunda  tarihten öğrendiklerimizle  geleceğimizi koruma ve  şekillendirmeye çalışırız.

Ancak kriz dönemlerinin daha farklı ve az hatırlanan kuralları olabilecektir.

Dünya iktisat buhranı diye hatırladığımız varlıktan ve borsa hisse satışından doğan bir hareket dünyayı nasıl yıllarsa süründürmüşse bu defa Pandemi den kaynaklanan  krizin etkilerini tüm dünya yaşamakta.

Örneğin % 1 lerde (USD( Amerika enflasyonu yerine  5-6 katı bir enflasyonun bütün dünyaya etkileri olmaktadır. Pandemi döneminde harcanmış devlet desteklerinin yerinin yeniden doldurulması gerekecektir. Buda yeniden üretimle ve devletlerin kasalarının dolması ile söz konusu olabilecektir.   Bir genelleme ile Amerika nüfusunun pandemide ölüm oranı genel nüfusun binde 2  si iken enflasyon  ise  yüzde 5 olması  halinde normalde insan ömrü ortalama elli yıl olsa aynı nüfusa sahip bir ülkede ölüm sayısı yıllık sekizyüz binleri civarında olacaktır. Ancak Pandemi nedeni ile ölümlerin yaklaşık bir buçuk yıllık toplamı ile bir yılda ölen sayısı birbirine yakındır. Yani ölüm artış oranı % 60’ı geçmemiş olmasına rağmen Enflasyon oranı  4-5 kat artmıştır. Amerika da dahi ekonomik kayıplar pandeminin verdirdiği can kayıplarından daha çoktur. Ekonomistler ister hasta ve ölen nüfusun verdiği zarar desin isterse Ekonomik kriz bir fırsatçılığa dönüştürülmektedir desin. Benim anlayabildiğim ekonomik krizin pandemi sürecinde sağlık ve ekonomik anlamda daha güçlü olan bir ülkeyi getirdiği haldir. Piyasalara parası olanlar hakimdir denebilir mi tam da bilemedim. Ancak para ve ekonomik değerler üzerinden etkileşiminin diğer alanlardan daha hızlı yıkıcı olduğudur.

Yusuf peygamber kıssasının bir çok özelliği vardır. Öncelikle Yusuf peygamber gibi yönetim veya ekonomi idaresine talip olanların işi çokta kolay değildir. Ancak o kıssada yer alan  Yusuf peygamberin kendisini tanıtmadan öncesi kardeşlerine verdiği hububat ile mal bedellerini iade etmesinden sonra yeniden mal almak üzere gelen kardeşlerinin kendisine değersiz bir sermaye ile geldik demeleridir. Bu ilk anlamında o memleketi idare eden Yusuf peygamberin idaresine karşı bir tevazu anlatımı olsa da eski dönemlerde de kıtlık gibi hallerde mal fiyatlarının para ve altın fiyatlarını geçebileceğini göstereceğinden, mal fiyatlarının artışına işaret etmesi akla gelebilmektedir. Bu hususta mal ve para dengelerinin geçmişte de aşırı bozulduğuna örnek göstermektedir. 7 Başak 7 İnek rüyasının tabirinin kıtlıktan çok önce kıtlık olarak yorumlandığı ve önceden önlemler alındığı bir kıssa da önlemlere rağmen önlem alamayan toplulukların hali de anlatılmış olabilecektir.

Milletler ve insanlar yedek akçeli yaşamalıdır. Yabancı paralar ise  bazı ticari anlayışlara göre mal olarak kabul edilmektedir. İster mal ister para kabul edilsin yatırım  aracı olarak görülmemesi gereken yabancı paraları insanlar aynı paralar % 5 lerden fazla enflasyon nedeni ile değer kaybetseler de yatırım aracı olarak görmektedir.

Ulusal zenginlik duran varlıklarda değil, yatırım ve istihdamdadır. Duran varlıklar ekonomilerin küçülmesine neden olmaktadır. Evet duran varlıklar alınmamalıdır. Ancak yedek akçeli-yani tasarruflu yaşanmalı, olabildiğinde borçlu olunmamalıdır.

Ancak  yazıya başlarken ve bitirirken yarım saatte % 1 artmış bir yabancı para kuru olsa olsa bir bela  olarak değerlendirilebilir. Ekonomik kural çok olmakla birlikte mecelle kaidelerinden olmak üzere def’i mefsedet celbi menfaatten evladır düsturunu hatırlamakta fayda vardır. Daha üç ay bitmeden % 45 artmış bir Dolar diğer paralar kurları ekonomik olmaktan çıkmıştır.

Elbetteki siyasi karar mercileri dirayetlerini diledikleri yönde kullanabileceklerdir. Ancak felaket büyüdükçe onunla  uğraşmak daha zordur. Ateş olmasa bile kartopu bile bu misali anlatır.

Ya da Çin’li köylünün hikayesini bir daha hatırlayalım. En güzel at köylüdedir. Ama hükümdar ister köylü adamlarına hayır der. Köylüler bin laf eder. Köylü yaşayıp görelim der, günün birinde köylünün biricik oğlu attan düşer, bacağı kırılır kötürüm kalır köylüler atı versen bu attan oğlun düşüp sakat kalmazdı der, köylü yine yaşayıp görelim der, derken bir savaş çıkar köyde sağlam her erkek evlat savaşa gider, geri dönemezler, köylüler yine gelir sen haklı çıktın senin hiç değilse bir  sakat oğlun var bizim o da yok der köylü yine derki yaşayıp görelim. hikaye böyle sürer.

Acizane küresel ve toplumsal felaket dönemindeyiz, pandemi bela ise  hastalığı da, işsizliği de beladır. Özellikle döviz kurları memleket içinde bazı sektörler arası fiyat farkına neden olacaktır. Ticaret yapanlar mallarına zam yaparak kendilerini koruyabilirler. Nitekim Şeker’e % 25  zam yapılmıştır. Yağcı yağına zam kor, Devletin belirlediği malların fiyatlarına kısmende olsa bir zam yapılır. Çaresiz olan kesim emekleri karşılığı kazanım elde edenlerdir. Tabiki en zor kesimde yoksullardır. Toplumsal gelir ve kazanç gruplarının daha zor duruma getiren kur hareketliliği toplumsal  olarak ölçülü bir karşı koymayı hak etmektedir.

Hepsinin geçeceğine dair inancım tam olsa da, daha çok üzülmek yerine daha az  üzülerek geçirmeyi temenni ediyorum .