Forum-Şirket Ortaklarının Sosyal Güvenliği–Sahte Fiş, İşinizden Edebilir

10 Ocak 2006

Şirket Ortaklarının Sosyal Güvenliği



1479 Sayılı Bağ-Kur Kanunu’nun 24 üncü maddesi gereğince, limited şirket ortakları ile Anonim Şirketlerin kurucu ortakları ile yönetim kurulu üyeleri zorunlu olarak Bağ-Kur sigortalısı olmak zorundadırlar.


Buna paralel olarak, 506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun 2 ve 6 ıncı maddeleri gereğince de hizmet akdi ile (işçi ) olarak çalışanlarda SSK’nın zorunlu sigortalısıdırlar.



Ancak, aynı zaman süreleri içinde hem 1479 Sayılı Bağ-Kur sigortalısı sayılan hem de bir işyerinde işçi olarak çalışan kişilerin SSK’ya mı yoksa Bağ-Kur’a mı prim ödeyecekleri konusu belli kriterlere göre belirlenmektedir.



1-Bir hizmet akdine dayanarak bir veya birkaç işverenin emrinde çalışmaları dolayısı ile (SSK da) sigortalı olanlar, sigortalılıkları sürerken, çalıştıkları şirkete veya başka bir şirkete ortak, anonim şirkette ise kurucu ortak veya yönetim kurulu üyesi ortak oldukları taktirde 506 sayılı kanuna tabi sigortalılıkları kesintiye uğrayıncaya kadar Bağ-Kur’a tabi tutulmayacaklardır.



2-Kollektif şirket veya adi şirket (Adi komandit şirket ortakları ile sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketin komandite ortakları dahil) ortaklarının aynı şirkette bir hizmet akdine tabi çalışmaları, işverenlik ve sigortalılık vasıflarının aynı kişide birleşmesinin mümkün olmaması nedeniyle yasal olarak olanaklı görülmediğinden bu durumda olanların Bağ-Kur ile ilişkilendirilmeleri gerekecektir.



3-Şirket ortağı yada anonim şirketlerde kurucu ortak veya yönetim kurulu üyesi olmaları dolayısıyla Bağ-Kur sigortalısı olanlar, sigortalılıkları sürerken bir hizmet akdine dayanarak çalışmaya başladıkları taktirde Bağ-Kur sigortalılıkları kesintiye uğrayıncaya kadar 506 sayılı kanuna tabi tutulmayacaklar ve bunların işçi olarak aldıkları ücretlerden sadece gelir vergisi ile damga vergisi kesintisi olacak, SSK prim kesintisi olmayacaktır.



4-506 sayılı Kanun veya 1479 sayılı Kanuna göre sigortalılığı devam etmekte iken diğer sosyal güvenlik kuruluşu kapsamına giren bir işte çalışmaya başlayanların önceki sigortalılığının kesintiye uğraması durumunda kesinti tarihinden itibaren son çalışmalarının gerektirdiği sosyal güvenlik kuruluşu ile ilişkilendirilmeleri sağlanacaktır. Ancak, geçici iş göremezlik dolayısı ile geçen süreler ile hafta sonu ve resmi tatil süreleri sigortalılığın kesintisi olarak değerlendirilmeyecektir.



5-Gerek limited ve gerekse anonim şirketlerin kurucu ortakları ASLA kendi şirketlerinden SSK’ya sigortalı olarak bildirilemezler çünkü kurucu ortak olmaları hasebiyle işveren sıfatını daha önce kazanan bu kişilerin üzerinde hem işveren hem de işçi sıfatı aynı anda bir araya gelemez.



6-Uygulamada sıkça karşılaştığımız durum ise bir başka işyerinde SSK’lı olarak çalışırken şirket kurucu ortağı olanlar kendi şirketleri kurulduktan sonra diğer işyerindeki SSK sigortasını sona erdirip hiç ara vermeden kendi kurucu ortağı olduğu şirketten SSK’ya bildirilmesidir ki bu durum bir üstteki beşinci madde gereğince yasal değildir, bu kişinin Bağ-Kur’lu olması gerekir.



Ancak, bir şirkette SSK sigortalısı olarak çalışırken biriktirdiği paralarla şirkete ortak olan (dikkat edin kurucu ortak değil) ve aynı işi veya bir işçinin yapması gereken işi yapmaya devam eden sonradan ortak olanlar aynı şirketten SSK’ya bildirilebilirler.



Bu konuda bir önemli olay da 04.10.2000 tarihidir. 4956 Sayılı Kanun gereğince 04.10.2000 tarihinden önceki bir dönemde 1479 Sayılı Bağ-Kur Kanunu gereğince Bağ-Kur sigortalısı olması gerektiği halde hiç Bağ-Kura kayıt olmayanlar (Hiç Bağ-Kur sicil numarası olmayanlar) için Bağ-Kur’luluk 04.10.2000 günü başlar. Bu nedenle 04.10.2000 tarihinden önceki dönemde Bağ-Kurlu olması gerektiği halde SSK’ya prim ödeyenler için yasadışılık giderilmiş olup, SSK sigortalılığı 04.10.2000 tarihinden sonra da kesintiye uğradığı tarihe kadar devam ettirilecek, kesintiye uğraması halinde ise kesinti tarihinden itibaren sona erdirilerek Bağ-Kur sigortalısı sayılacaklardır.




KESİNTİ HALLERİ AŞAĞIDAKİ GİBİDİR :


SSK Genel Müdürlüğü tarafından yayınlanan 16/60 Ek sayılı genelgenin 3 numaralı paragrafının ikinci fıkrasında “geçici iş göremezlik dolayısı ile geçen süreler ile hafta sonu ve resmi tatil sürelerinin sigortalılığın kesintisi olarak değerlendirilemeyeceği” belirtilmektedir.



Genelgede bahsi geçen kesinti anlam olarak şu şekilde yorumlanmalıdır;


l-Şirket ortağı olmadan önceki çalışmasının dayanağı olan hizmet akdinde kesinti; Buradaki kesintiden kasıt hizmet akdini askıya alan sebepler değil bizatihi akdin kendisinin sona ermesidir. Bu nedenle kısmi veya tam süreli hizmet sözleşmesi devam ettiği sürece ve akdin içeriğinde değişiklik olmadıkça kesinti olarak kabul edilmeyecektir.


2-Hizmet akdinde bir kesinti olmamasına karşın çalışmanın konusunu oluşturan akdin içeriğinde yer almayan ve çalışmanın aksamasına yol açan bir kesinti, yani sürede kesinti olmasıdır.


Bu paralelde, bir hizmet akdine tabi olarak çalışmasını sürdüren şirket ortağının, ay içerisinde gün ve SPEK bildirimi yapılmış ve işten çıkışı verilmemiş olmak şartıyla, hangi nedenle olursa olsun eksik gün bildirimleri sigortalığın kesintisi olarak değerlendirilmeyecektir.


İşten çıkışı verilen sigortalının çıkış tarihi aşağıda belirtilen ve sigortalılığın kesintisi olarak değerlendirilmeyecek süreler ile hafta sonu ve resmi tatil sürelerine rastlamış ve bu sebeplerin sona erdiği tarihi takip eden ilk iş günü bir hizmet akdine tabi olarak aynı veya başka bir işverenin emrinde çalışılmaya başlanmışsa bu durum da sigortalılığın kesintisi olarak değerlendirilmeyecektir.


Kesinti olarak değerlendirilmemesi gereken süreler aşağıda belirtilmiştir;


a-İşçinin geçirdiği kaza veya yakalandığı hastalıktan ötürü işine gidemediği günler(geçici iş göremezlik dolayısı ile geçen süreler),


b-Kadın sigortalıların doğum öncesi ve sonrası yasal istirahat süreleri,


c-Sigortalının muvazzaf askerlik hizmeti dışında ödevlendirilmesi nedeniyle işine gidemediği süreler,


d-Sigortalının çalışmakta olduğu işyerinde ortaya çıkan ve işin durmasına yol açan zorlayıcı sebepler (İş Kanununun 24’üncü maddesinin üçüncü fıkrasında belirtilen süreyi aşmamak kaydıyla),


e-Hafta tatili, ulusal bayram ve genel tatil günleri,


f-Hükümlülükle sonuçlanmayan tutuklulukla geçen süreler,


g-Grev veya lokavt halinde işyerinde çalışılmayan süreler.




Kutu…Kutu…Kutu…Kutu…Kutu…



Sahte Fiş, İşinizden Edebilir


Yine ocak ayındayız ve ücretliler bir önceki yıla ait gıda, kira, sağlık, eğitim, giyim harcamalarını gösteren fişleri doldurup işverenlere veriyorlar. Ancak bu iş sadece vergi mevzuatını ilgilendirmiyor. Ücretliler, sahte veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge kullanmaları halinde, işverenlerin bu belgelere dayanarak eksik ödedikleri gelir vergisi için adlarına vergi mevzuatı yönünden ceza ve yaptırımlar uygulanacağı gibi ayrıca, cumhuriyet savcılığına suç duyurusu yapılacaktır. Suçların sabit olması halinde 6 aydan 3 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılmayla karşı karşıya da kalabileceklerdir.


İş bununla da bitmeyecek olup olayın bir iş hukukunu ilgilendiren yönü de vardır. 4857 Sayılı İş Kanunu’nun, “İşverenin haklı nedenle derhal fesih hakkı” başlıklı 25 inci maddesinin,


“Ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan haller ve benzerleri:” başlıklı II nci bendinin, ( e) fıkrası (e- İşçinin, işverenin güvenini kötüye kullanmak, hırsızlık yapmak, işverenin meslek sırlarını ortaya atmak gibi doğruluk ve bağlılığa uymayan davranışlarda bulunması) uyarınca işveren işçiyi tazminatsız ve bildirimsiz olarak işten de atabilir.




Kurban Bayramınızı kutlar, hayırlara vesile olmasını dilerim.