FORUM-TAŞARON-ASIL İŞVEREN FARKI VE İŞÇİLERİN DURUMU-ENGELLİ MEMURA ÇİLE

28 Şubat 2006

            TAŞARON-ASIL İŞVEREN FARKI VE İŞÇİLERİN DURUMU


 


            Ali bey, bir fabrikada çalışmakta iken işverenimiz bizi çıkış gösterdi, tazminatlarımızı ödedi. Daha sonra, daha düşük bir ücretle aynı yerde taşaron işçisi olarak çalışmaya başladık ve devam ediyoruz. Şimdi de her 11 ay sonunda taşaron bizi çıkış-giriş gösteriyor. Bu konuda bizi koruyan bir kanun yok mu? İsmi Mahfuz


 


            Sayın okurum, 4857 Sayılı Kanunu’nun 2 inci maddesi gereğince;


            “…


            Bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerinde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren ile iş aldığı işveren arasında kurulan ilişkiye asıl işveren-alt işveren ilişkisi denir. Bu ilişkide asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak bu Kanundan, iş sözleşmesinden veya alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerinden alt işveren ile birlikte sorumludur.


            Asıl işverenin işçilerinin alt işveren tarafından işe alınarak çalıştırılmaya devam ettirilmesi suretiyle hakları kısıtlanamaz veya daha önce o işyerinde çalıştırılan kimse ile alt işveren ilişkisi kurulamaz. Aksi halde ve genel olarak asıl işveren alt işveren ilişkisinin muvazaalı işleme dayandığı kabul edilerek alt işverenin işçileri başlangıçtan itibaren asıl işverenin işçisi sayılarak işlem görürler. İşletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işler dışında asıl iş bölünerek alt işverenlere verilemez.”


            Bu maddeden de anlaşılacağı üzere zaten sizin alt işverene yani taşarona verilmeniz, taşaron işçisi olmanız kanuna aykırıdır. Konu ile alakalı olmak üzere hem taşarona hem de işveren fabrikaya karşı iş mahkemesinde dava  açmanızı tavsiye ederken örnek bir Yargıtay kararını da aşağıda veriyorum.


 


Kutu… Kutu…Kutu…Kutu…Kutu…Kutu…


 


T.C.


YARGITAY 9. HUKUK DAİRESİ


Esas No: 2005/14388


Karar No: 2005/19766


Tarih: 30/05/2005


 


            ÖZETİ:


            Belediyelerin asli işlerinden olan temizlik işini taşeronlara devretmesi mümkün olmadığından bu tür taşeronluk sözleşmeleri geçerli olmadığından davalı Belediye işe iade ve sonuçları yönünden sorumluluktan kurtulamaz. Bu nedenle mahkemenin işe iade yönünden Belediye aleyhine açılan davayı reddetmesi doğru olmadığı gibi taşeron C. AŞ. aleyhine açılan davanın kabulü de hatalıdır.


 


            YARGITAY KARARI:


            Davacı, feshin geçersizliğine ve işe iadesine karar verilmesini istemiştir.


            Yerel mahkeme, isteği kabul etmiştir.


            Hüküm süresi içinde taraflar avukatlarınca temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:


            Davacı, hizmet akdinin 4857 sayılı İş Kanununa aykırı olarak feshedildiğini, davalılar arasındaki ilişkinin muvazaalı olduğunu belirterek feshin geçersizliğine ve işe iadesi ve bunun sonucu olarak tazminat ve boşta geçen ücret alacağına karar verilmesini istemiştir.


            Davalı Belediye asıl işveren konumunda olmadıklarını bu nedenle kendilerine husumet yöneltilemeyeceğini savunmuştur.


            Davalı C Hizmet İşletmeleri AŞ. ise aktin iş bitimi nedeniyle sona erdiğini ancak, Belediye’nin asıl işveren olduğunu belirterek davanın reddini istemiştir.


            Mahkemece davalılar arasında muvazaa olmadığını belirterek davalı Belediye yönünden işe iade isteminin reddine, davalı C. – AŞ. yönünden ise işe iade ile birlikte, 4 aylık tazminat ve 4 aylık boşta geçen süre ücretinden Belediyenin de sorumlu olduğunu kabul ederek hüküm kurulmuştur.


            Karar davacı ve davalılarca temyiz edilmiştir.


            Davalı Belediye, temizlik ve çöp nakil işini ihale ile davalı C-AŞ.’ye vermiştir. Temizlik ve çöp nakil işi belediyelerin asıl işlerindendir. Belediyelerin asli işlerinden olan temizlik işini taşeronlara devretmesi mümkün olmadığından bu tür taşeronluk sözleşmeleri geçerli olmadığından davalı Belediye işe iade ve sonuçları yönünden sorumluluktan kurtulamaz. Bu nedenle mahkemenin işe iade yönünden Belediye aleyhine açılan davayı reddetmesi doğru olmadığı gibi taşeron C. AŞ. aleyhine açılan davanın kabulü de hatalıdır.


4857 sayılı İş Yasasının 20/3 maddesi uyarınca Dairemizce aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.


           


            SONUÇ: Yukarda açıklanan gerekçe ile;


            1.  Mersin İş Mahkemesinin 28/03/2005 tarih ve 116-286 sayılı kararının bozularak ortadan kaldırılmasına,


            2. Feshin geçersizliğine ve davacının Davalı Belediyede İŞE İADESİNE, Davalı C.AŞ. aleyhine açılan davanın Reddine.


            3. Davacının yasal süre içinde başvurusuna rağmen davalı işverence süresi içinde işe başlatılmaması halinde ödenmesi gereken tazminat miktarının davacının kıdemi, fesih nedeni dikkate alınarak takdiren davacının 4 aylık brüt ücreti tutarında belirlenmesine,


            4. Davacı işçinin işe iadesi için işverene süresi içinde müracaatı halinde hak kazanılacak olan ve kararın kesinleşmesine kadar en çok 4 aya kadar ücret ve diğer haklarının davalı belediyeden tahsili gerektiğinin tespitine,


            …..


            kesin olarak 30/05/2005 gününde oybirliği ile karar verildi.


 


 


 


 


 


Kutu… Kutu…Kutu…Kutu…Kutu…Kutu…


 


            ENGELLİ MEMURA EMEKLİLİK ÇİLESİ


            Sayın Ali bey,


            Büyük bir heyecanla beklediğimiz ve umutlandığımız,  Emekli Sandığının normal statüde işe giren engelli memurlarla ilgili, 15.02.2006 tarih ve 19 sayılı kararını okudum. Bildiğiniz üzere, 5434 sayılı kanunun 39/j maddesinin engel teşkil eden yeri, “göreve girişlerinde” ibaresiydi, malesef  alınan kararın (c) maddesinde;


            “c) 5434 sayılı Kanunun Ek Geçici 22. maddesinin yürürlüğe girdiği 24/09/1983 tarihi ile 5335 sayılı Kanunun 3. maddesinin yürürlüğe girdiği 27/04/2005 tarihleri arasında sakatlıkları sebebiyle ilgili mevzuat uyarınca göreve alınmamış olanlardan, göreve girişlerinde sakat/özürlü oldukları yönünde her hangi bir Sağlık Kurulu Raporu bulunanların, söz konusu raporlarının Sandığımız Sağlık Kurulunca; ………..”


            Denerek, engel teşkil eden “göreve girişlerinde” ibaresi yine konulmuştur.


            Büyük bir hayal kırıklığı yaşadığımı arz etmek istiyorum. Zira doğuştan özürlü olmama rağmen, bu durumu belgeleyen raporu işe girdikten sonra almam nedeniyle, Emekli Sandığınca yine olumlu bir yorum değişikliği yapılmadığını görmekteyim.


            Doğuştan özürlünün, sağlam olarak işe girmesi mümkün olmadığına göre, raporun işe girdikten önce veya sonra alınmış olma şartının aranmasını taktirlerinize sunuyorum.


            Ayrıca, Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanun Tasarısının Geçici 5. maddesi, sadece sakat kontenjanından işe girenler hakkında hüküm içerdiğinden, normal statüde işe giren engelli çalışanların emekli olmaları tamamen sona erecektir.


            Konuyu tecrübelerinize ve yorumlarınıza arz ederim. Firdevs Kaya


           


 


            Sayın okurum, bu konu çok tartışmalı bir konu 5434 Sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanunu’na göre kamu da memur olarak “sakat” kadrosunda çalışanlar 15 tam yıllık çalışma ile yaşlarına bakılmaksızın emekli edilmektedirler.


            Ayrıca, 5434 Sayılı Kanun’un 39 uncu maddesin 13.11.1981 tarihinde eklenen (j) bendi gereğince,


Sakatlıkları sebebiyle ilgili mevzuat uyarınca göreve alınanlardan en az 15 yıl fiili hizmeti bulunanların istekleri üzerine;”


emekli olabilirler.


Ayrıca, yine 5434 Sayılı Kanun’un Ek Geçici 22 inci maddesine göre de;


            “Sakat olup sakatlarla ilgili mevzuattan yararlanmaksızın ve 25.08.1971 tarihli ve 1475 sayılı İş Kanununun 25 inci maddesine göre tescili yapılmaksızın T.C.Emekli Sandığına tabi görevlere giren ve bedensel ve zihinsel yeteneklerindeki eksiklik nedeniyle çalışma güçlerini en az % 40 oranında yitirdiği sağlık kurulu raporu ile belgelenen ve 15 yıl ve daha fazla fiili hizmeti olanlar da 5434 sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanununun 39 uncu maddesine, 13.11.1981 tarih ve 2559 sayılı Kanunla eklenen (j) fıkrası hükmünden yararlanırlar.”


            Fakat, T.C. Emekli Sandığı Genel Müdürlüğü her iki maddeyi çok dar yorumlamaktadır. Sandık sadece kamuya sakat kadrosu ile memur olanları 15 yıl ile emekli etmekte ama Ek Geçici 22 inci maddeyi daha da çok dar yorumlayarak hiç kimseyi emekliliğe sevk etmemektedir.


Bu nedenle sadece sakat kadrosunda çalışanlar 15 yıllarını tamamlayınca T.C. Emekli Sandığı’nca emekli edilmektedirler.


Sakat kadrosuna da %40 ve daha oranda rapora sahip olanlar alınmaktadır.


Ayrıca son olarak, 5335 Sayılı Torba Kanun ile 5434 Sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanunu’nda yapılan değişiklikten sonra Sakat (Engelli) Memurlara Kolay Emeklilik getirilmiştir.


Torba Kanunu’nun 3 üncü maddesi ile 5434 Sayılı Kanun’un 39 uncu maddesinin (j) bendi değiştirilmiş ve aşağıdaki hale getirilmiştir.


            j) Göreve girişlerinde, Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmeliğe uygun olarak alınmış ve raporda sakatlık oranı en az % 40 olanlardan fiili hizmeti 15 yıl olanların istekleri üzerine,”


emekli edilir denilmiştir ama Emekli Sandığı sizlere yine tıpkı deveye hendek atlatır gibi doğuştan engelli olduğunuzu bile bile işe girmeden önce raporunuz yok diye emekli etmemektedir. İdari yargı mercileri de konuyu T.C. Emekli Sandığı gibi algılamakta ve mağdur olmanıza neden olmaktadırlar.