Gözlem Gazetesi-Serkan AKSÜYEK-BU NASIL ÜLKE, BU NASIL BÜROKRASİ!” DİYECEKSİNİZ..

4 Kasım 2008

 


 


 


 


 


*** “BU NASIL ÜLKE, BU NASIL BÜROKRASİ!” DİYECEKSİNİZ..


 


Devletin zararını


engelledi başına


gelmedik iş kalmadı


 


 


 


*** Ortaya çıkardığı yasa boşluğu ile Meclis’in acilen toplanarak kanun değiştirmesine neden oldu. Sosyal güvenlik uzmanı Ali Tezel’in anlattıkları, devlet bürokrasisinin suistimale nasıl göz yumduğunu gösteriyor. “Büyük sır”rı bilip söylemeyen bürokratların ve yasa boşluğundan yararlanan 10 bin kişinin tekerine koca bir çomak sokan Tezel’in “ödülü” suruşturma geçirmek ve kınanmak oldu.


 


 


SERKAN AKSÜYEK


 


 


Türkiye Ali Tezel’i, Akşam gazetesinde sürmanşetten verilen haberi ile tanıdı. Tezel, emeklilerin maaş hesaplama katsayı ve gösterge sistemini değiştiren 4447 sayılı kanundaki akıl almaz bir boşluğu  yakalamıştı. Haber Türkiye gündemine bomba gibi düşmüştü. Meclis apar topar toplanıp, yasayı değiştirmiş, boşluktan yararlanan yaklaşık 10 bin kişi muvazaa (hile) takibine alınmıştı… Tezel, o güne kadar Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) İstanbul 1 Nolu Grup Başkanlığı’nda Başmüfettiş olarak çalışıyordu. Daha sonra Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün oğlunun, erken emeklilik için Ali Babacan’ın şirketinde SSK’lı olarak işe başlamasını kamuoyuna duyurmuştu. “Hoppala, bu adam da nereden çıktı” diyenlerin sayısı çoğalmıştı. Tezel’e “bürokrasi ödülü”, yani soruşturma gelmekte gecikmedi….


Ve bakın; yabancı diplomatlara “Yıllardır siz dışarıdan, biz içeriden, Osmanlı’yı yıkmaya çalışıyoruz, hâlâ yıkılmıyor” diyen Sadrazam Keçecizade Fuat Paşa’yı yarı yolda bırakacak olaylar zinciri nasıl gelişti…


 


** Siz kanundaki boşluğu açıklamakla aslında işinizi yaptınız. Devleti trilyonlarca lira zarardan kurtardınız. Ama sonuç ortada. Vallahi sizi görünce, ülkenin geleceğine olan güvenim azalıyor…


 


TEZEL: Olay şu; 1999 öncesinde emekli olan birisi, emekli aylığını kestirerek, 1 aylığına da olsa işe girip ardından tekrar emekliliğini isterse otomatikman yeni yasaya geçiş yapabiliyor ve emekli maaşına 2000’den bu yana eklenmeyen refah payını ekletebiliyordu. 2000 yılından önce emekli olan SSK’lılara, 2000 yılında aldıkları maaşın yüzde 43.1’i kadar daha fazla emekli maaşı almalarını sağlayacak bir yasal boşluk vardı.


 


** Bunu sizden başka bilen yok muydu peki?


 


TEZEL: Ben bu durumu fark ettiğimde, hemen oturup gazeteye yazmadım elbette. Yetkili kişilere durumu anlattım. Bakın böyle bir olay yaşanıyor, suistimale açık bir durum var dedim. Sosyal Güvenlik Kurumu’nda bu konunun adeta büyük sır gibi saklandığını gördüm. Hangi yetkili kişiye gitsem, bana “Sus kardeşim, işine bak sen” deniyordu. Herkes biliyor ama kimse konuşmuyor, önlem alınmasını istemiyordu.


 


“Akrabalar yararlandı”


 


** Bugün insanlar emekli maaşları yetmediği için çalışıyor. Dolayısıyla işe girince emekli maaşını kestirmek herhalde kimsenin aklına gelmezdi. Peki bu boşluktan kaç kişi yararlanmış?


 


TEZEL: Yetkililerden bu cevapları alınca oturup onu araştırdım zaten. Olay patlayana kadar Türkiye genelinde yaklaşık 10 bin kişi yararlanmış. Bu 10 bin kişinin çoğunluğu da büyük ihtimalle yasa boşluğunun farkında olan kişilerin akrabaları ya da dostları… Ben de “Madem ki bu suç değil, sadece 10 bin kişi değil bütün millet yararlansın” dedim. Ve olayı Türkiye gündemine taşıdım.


 


** Sonuç ne oldu?


 


TEZEL: (Gülüyor) “Bunu niye söyledin kardeşim” diyerek soruşturma açtılar. Ayrıca bir soruşturma daha geçirdim, ondan da kınama cezası aldım.


 


** O neden?


 


TEZEL: Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün küçük oğlu Mehmet Emre, Hazine Bakanı Ali Babacan’ın tekstil şirketinde SSK’lı olarak işe başlamıştı. Küçük Gül, 24 günlük sigortalılığı sayesinde, erken emeklilik hakkı kazandı ve emekli olduktan sonra çalışması durumunda maaşındaki kesintiden kurtulmuştu. Çünkü 30 Nisan 2008’e kadar sigorta girişi yapılanlar, emekli olurlarken yüzde 20 daha fazla emekli aylığı alacaktı. Bunun için soruşturma geçirdim kınama cezası aldım. Yani, bunu niye açıkladın diye kınadılar beni…


 


Hak kayıpları


yaşanacak


 


*** 1 Ekim 2008’de yürürlüğe giren Sosyal Güvenlik Reformu’nun yaratacağı sakıncaları anlatıyorsunuz. Yasanın iptali için Anayasa Mahkemesi’nde bir de dava var. Yasanın iptal olasılığı var mı?


 


TEZEL: Bunu çok yüksek olasılık olarak görüyorum. Ancak Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, aylardır CHP’nin başvurusunu mahkeme gündemine almıyor. Alınmayınca görüşülemiyor. Ama yasa 1 Ekim’den itibaren yürürlükte.


 


** Kılıç neden gündeme almıyor?


 


TEZEL: Onu bilemem. Ama vatandaş olarak doğru davranmadığını söyleyebilirim. Bu durumun hükümetin önüne bir engel olarak çıkarılmasını istemiyor olabilir. Toplumun tüm kesimlerini ilgilendiren böylesine önemli yasaların bir an önce gündeme alınması lazım. Kılıç’tan önceki mahkeme yönetimi, başvuruyu hızla gündeme almış ve yürürlüğünü durdurmuştu. Reform 1 Ocak 2007’de yürürlüğe girecekti. 2006 aralık ayında gündeme alındı, yürürlüğü durduruldu. Böylece hak kayıpları engellendi. Ama şimdi durum farklı. Telafisi mümkün olmayan hak kayıpları yaşanabilir. Anayasa Mahkemesi bugün iptal etse bile, aldığı karar geriye doğru işlemeyecek. İptalin olduğu gün ile 1 Ekim 2008 tarihi arasındaki işlemler için çok sıkıntı yaşanacak. Bazı insanlar için yeni haklar doğdu, bazıları için hak kayıpları gündeme geldi. Bu da, çoğu sorunun mahkemelere taşınacağını gösteriyor.


 


“5 puanlık SSK


indirimi zor”


 


** Yürürlük durdurulursa pratikte ne olacak sizce?


 


TEZEL: Tahminim Genel Sağlık Sigortası’nı (GSS) en az 1 yıl erteleyecekler. Nisanda seçim olacak. İnsanları ayaklandırmak istemezler diye düşünüyorum. SGK’ya yönelik yığılmalar hükümeti zor duruma sokabilir. Bir de bizde sürü psikolojisi çok egemendir. Kurumun önünde bin kişi toplanır, biri çıkıp hadi yürüyelim AKP’ye dediği zaman bunun önünü alamazsınız.


 


*** İşverenin SSK payında 5 puanlık indirim hükümetin en önemli vaatlerinden biriydi. İş dünyası da merakla bekliyor. Bu vaat gerçekleşecek mi?


 


TEZEL: Bu konuda Bakanlar Kurulu ikiye bölündü. Uygulama ekim ayında yürürlüğe girdi ama hâlâ genelge çıkmadı. Ne olacağı da belli değil. Benim tahminim, bürokrasi “bunu nasıl vermeyiz” diye düşünüyor. Bu karar SGK’nın üzerine yıllık yaklaşık 4 milyar YTL ek yük bindirmek demek. Bu rakam sosyal güvenlik açığının yaklaşık beşte biri. Buradaki derin çelişkiye dikkat edin. Siz hem açıklar çok fazla diye reform yapacaksınız, bu reformu yaparken milletin emekli aylıklarını kesecek, sosyal yardımlarını azaltacaksınız, pek çok hakkına el koyacaksınız; hem de işverenlere bak sana 4 milyar YTL kıyak çekiyorum diyeceksiniz. Bu indirim gerekli mi gereksiz mi ayrı mesele. Ama sadece işverenler mi zorda? Çalışanlar değil mi?


Çalışandan da indirsinler o zaman. Yüzde 14 almıyorum, yüzde 9 alıyorum desinler.


 


** Peki hükümet bu durumu nasıl aşacak?


 


TEZEL: Bir ihtimal nisan ayına kadar uygulayacaklar. Seçimden sonra bir kanun değişikliği ile yenden kaldıracaklar. Çünkü bu yükü sistemin kaldırması mümkün değil. Çok büyük para. Bakın size bir örnek vereyim: 3.5 milyar YTL tasarruf edebilmek için aile hekimliği uygulaması olan illerde sevk zinciri zorunluluğu getirildiler. Önce getirmeyeceklerdi. Ama baktılar ki pabuç pahalı, çok masraf var, getirdiler. Yani sen 3.5 milyar YTL için sevk zinciri koyuyorsun, 4 milyar YTL’yi bir kalemde verebiliyorsun. Bunu kimseye anlatamazlar.


 


 


KUTU KUTU


 


%40’A KADAR KAYIT DIŞI


TÜRKİYE’YE ZARAR VERMEZ


 


 


*** Türkiye’de en iyimser tahminle yüzde 40 ilâ 50 arasında kayıt dışı ekonomi var. Siz bugün Çalışma Bakanı olsanız, bu sorunu nasıl çözerdiniz?


 


TEZEL: Bunu önlemek devlet için hiç zor değil. İstediği zaman vatandaşın tüm bilgilerini elde edecek teknik kabiliyeti var. Kim ne kadar para harcamış, ne kadar kazanmış görebilir. İstese bunu engeller. Ancak şu andaki Meclis’in yüzde 95’i sanayici, işadamı ve işveren. Kalan yüzde 5’i diğer toplum kesimlerini temsil ediyor. Bu yapıdan kayıt dışını engelleyici kararlar çıkmaz. Çıksa da sulandırılmış halde çıkar. Mesela Gözlem Gazetesi’nin iki hafta önceki manşetine yansıyan konu böyle. Kanun tarafından yetki verilmediği halde SGK bürokrasinin çıkardığı iki tebliğ var. Yani bürokrasi ile siyaset çatışması yaşanıyor. Ayrıca ben Türkiye’de prim yükünün çok fazla olduğunu düşünmüyorum. Bakın AB’ye. İngiltere’de yüzde 50’den fazla. Avrupa ülkelerinde bizden büyük prim oranı yok.


 


*** Ancak diğer girdileri dikkate alırsanız, arada ciddi farklar var…


 


TEZEL: Prim yükünün dışındaki etkileri Çin’le, İran’la, Hindistan’la karşılaştırırsanız var. Ama Avrupa’ya göre düşük. Zaten biz işçi hakları sözkonusu ise doğuya, işveren hakkı sözkonusu olduğunda batıya bakarız. Çin’de işçiye 50 dolar veriliyor biz de çok yüksek diye bağırılır. Ama Almanya’da çalışanlara verilen para 2500 euro demeyiz.


 


** Peki bu kayıt dışı yazgımız mı olacak?


 


TEZEL: Sizi biraz şaşırtayım. Ben kayıt dışı ekonominin çok da kötü olduğunu düşünmüyorum. Unutmayın biz pek çok krizi kayıt dışı ekonomi olduğu için aştık. Krizden kayıtlı ekonomi etkilenir. Ayrıca kayıt dışı yoksa sermaye birikimi olmaz. Biz sizinle iki eşit işadamıyız. Aynı vergiyi veriyoruz, ben sizinle eşit şartlarda rekabet edemem. Kayıt dışına çıkarsam rekabet edebilirim, yeni şirketler kurabilirim, istihdam alanları açabilirim. Kayıt dışı ekonomi gelişmenin motorudur. Çünkü bir yerde sermaye birikiyor ve orada işletmeler oluşuyor demektir.


 


*** Bunu sizden duymak gerçekten şaşırtıcı.. O zaman çözüm için ısrarcı olmak gerekmiyor herhalde..


 


TEZEL: Kayıt dışı ekonominin belli bir orana kadar olması gerektiğine inanıyorum. Bana göre yüzde 40 iyi bir oran. 40’ı aşarsa kötü olmaya başlıyor. Kayıt dışından en çok etkilenen devlet değil, kayıt içindeki şirketlerdir. Diğerleri daha az vergi ödeyip, daha çok kar ederken; kayıt içindeki daha çok vergi ödeyip, daha az kâr ediyor, rekabet edemiyor. Bas bas bağıracak kayıt altındakiler olmalı. Neden onlardan ses gelmiyor? Çünkü onların da faaliyetlerinin bir bölümü kayıt dışında.


 


KUTU KUTU


 


 


İZLENİMLER..


 


“SÜNNETÇİ TABELAM


BUCA’DA HÂLÂ ASILI”


 


Normal bir insanın en az iki katı hızla konuşan Ali Tezel, aslen Ödemişli. Beni “kan çekmiş” yani… İzmir’in bu şirin ilçesinden çok ünlü çıkmıştır. 42 yaşındaki Tezel de onlardan biri. Asıl mesleği sağlık memurluğu. Uzun yıllar Nevşehir, Ankara ve İzmir’de acil servislerde görev yapmış. Yetmemiş, ikinci üniversite eğitimini Çalışma Ekonomisi alanında tamamlamış. 1995 yılında Sigorta Müfettiş Yardımcısı sınavı ile SSK’da göreve başlamış. Bu kurumdaki son görevi İstanbul 1 Nolu Grup Başkanlığı.. 1 Eylül 2008 günü hem memuriyetten hem de müfettişlik görevinden istifa etmiş. Bir dönem motosikletiyle köy köy dolaşarak binden fazla çocuğu sünnet etmiş bir fenni sünnetçi aynı zamanda. Gülerek, “Git bak, Buca’da hâlâ fenni sünnetçi tabelam asılı” diyor. Ekranlarda, gazetelerde, sokakta halkı sosyal güvenlik konusunda aydınlatıyor. Devlet yetkilileri bile okur kılığında ona müraacat ediyor. Bugüne kadar sadece telefonundan 200 binin üzerinde kişinin sorusunu cevaplayan Tezel, internet sitesinden her gün kendisine ulaşan 3 bin soruya cevap yetiştiriyor. İşi soru cevaplamak onun. Bu işten on yılda 2.5 trilyon kazanmış. “Devletten kurtuldum, zengin oldum.” derken, devletin sosyal güvenlik konusunda bilinçli olarak halkı cahil bıraktığı görüşünde. Vatandaştan ise para almıyor. Profesyonel olarak kişi ve kurumlara danışmanlık yapıyor. Yayınlanmış yedi kitabı var. NTV ve Akşam gazetesinde sosyal güvenlik üzerine programlar yapıp, yazı dizileri hazırlıyor.


 


 


 


KUTU KUTU


 


DEVLETİ NASIL


ZARARDAN KURTARDI?


 


31.12.1999 tarihinden önce emekli olan SSK’lıların aylıklarına zam yapılırken, yasa gereği gelişme hızı katsayısı eklenmiyordu. Oysa 1.1.2000’den sonra emekli olanlar TÜFE’ye ilave olarak gayri safi yurtiçi büyüme rakamı kadar da gelişme hızı farkı alıyordu.


2000 öncesi emekli olan bir kişi, emekli aylığını kestirerek, 1 aylığına da olsa işe girip ardından tekrar emekliliğini isteyince, otomatik olarak yeni yasaya geçiş yapıyor ve emekli maaşına 2000’den itibaren eklenmeyen refah payını ekletebiliyordu.


2000 yılından önce emekli olan SSK’lılara, 2000 yılında aldıkları maaşın yüzde 43.1’i kadar daha fazla emekli maaşı almalarını sağlayacak bir yasal boşluk ortaya çıktı.


Bu formülle emekli maaşını 828 YTL’den 1060 YTL’ye kadar artırmak mümkündü. Ortada yasaya aykırı bir durum yoktu ancak 2000 yılından önce emekli olan ve maaşını kestirmeden çalışanlar adeta cezalandırılıyordu.