HABERTÜRK-Hekimlerden zıt tepkiler geliyor–Erkek memura doğum 24 aylık izni

14 Eylül 2011


Hekimlerden zıt tepkiler geliyor


 


Pazartesi günü bu köşeden, “Doktorların ve tıp öğrencilerinin motivasyonu sıfırın altında” demiştim. Bu yazıdan sonra çok sayıda hekimden ve Tıp öğrencisinden mesaj geldi. Kimisi yeni sistemi sevdik derken kimisi başka mesleğe geçmek istiyorum ama yaşım ilerledi, yıllardır harcadığım emeğe de acıyorum diyor. Olumlu yazanların ismini veriyorum ama olumsuzlar isimlerinin gizlenmesini istiyor…


 


 


 


***Biz şimdi doktor olduk


Sayın Tezel, doktorların motivasyonunun azaldığına dair yazmış olduğunuz yazıyı okuyunca üzüldüm. Ben bir hekimim. Ben Hipokrat yemini etmiş bir hekimim. Meslek hayatımın yirminci yılındayım. Şunu bilmenizi isterim ki meslekten doyum aldığım, hekimliğimi tam anlamıyla hissettiğim, yaşlı anne ve babamın istediği gibi Hipokrat yemininde de belirtildiği şekilde insanlığa hizmet odaklı hekimliği sağlıkta dönüşüm politikasıyla hissettik, hissettirdik. Mesleğime olan aşkım ve motivasyonum her geçen gün artmakta. Size belki de yakınlarınıza bir gün hayat verecek meslektaşlarım adına kişisel kaygılarla düşünen ve hareket eden münferit örneklerle motivasyonumuzu bozmaya hakkınız olmadığını düşünüyorum. Bir yazınızın da ben ve benim gibi hekimler adına düşüncelerle yazılmasını adalet ve empati duygularınıza güvenerek temenni ediyorum. Mehtap Şen


 


***Moralim sıfıra yaklaştı


Sayın Tezel, Aile Hekimlerinin de morali sıfıra yaklaştı. Her yeni mevzuat değişikliği yeni sorunlar ortaya çıkarıyor. Çok basit bir örnek vermek gerekir ise; 6111 sayılı Torba yasa aile devlet memurlarının süt izni ilk 6 ay 3 saat, sonraki 6 ay 1,5 saat olarak belirlenmişti. Babalık izni de 10 güne çıkarılmıştı. Aile hekimliği sözleşme şartları ve ödemeler yönetmeliği 30 Aralık 2010’da yayınlandığı için aile hekimleri ve aile hemşireleri bu haklardan faydalanamamıştı. Bakanlığa yapılan başvurular sonucunda 10 Eylülde yeni düzenlemeye gidildi. Bir yıl boyunca günde 1,5 saat olan süt izni ilk 6 ay 3 saat, diğer 6 ay ise 1,5 saat yerine 1 saat olarak belirlendi. Biz şimdilik bunu teknik bir hata olarak kabul ediyoruz. Ayrıca yeni düzenlemede babalık izni unutulmuş ve yine 5 günde kalmış. (İsmimin gizli kalmasını rica ediyorum)


 


***Sağlık ücretsiz olmalı


Haberinizle  ilgili iddia edilen motivasyon düşüklüğü yaşamayan bir hekimim. Sağlık hizmeti her vatandaşın ücretsiz devlet tarafından sağlanan bir hakkı olmalı  İsmi Saklı


 


***Kemal Yeşilçimen’in takip edin
Bu arada hem hekimliğini (Siyami Ersek’de) mükemmel bir şekilde yürüten hem de ülkenin sağlık politikaları ile ilgili kafa yorup kendi web sayfası olan
www.kemalyesilcimen.com ‘da güncel ve doyurucu yazılar yazan Doç. Dr. Kemal Yeşilçimen’i takip etmenizi şiddetle öneririm. Bakın “Doktor İthali Çözüm mü?” başlıklı yazısında diyor ki;


 


• Ülkemizin önemli sorunu, bilmediği her konuya atlayan, her şeye maydanoz olan bilgiden yoksun yarım aydınlar.  Bu aydın takımı, şimdi de hiç bilmediği ve hiç anlamadığı sağlık alanına el atmış bulunuyor. Doktor ithaline karşı çıkan hekimleri matbaaya karşı çıkan yobazlara benzeten bu yarı aydın taifesi, bilgiden yoksun olarak fikir yürütmeye çalışıyor.


 


• Türkiye’nin toplam sağlık harcaması 1992 yılında 6 milyar dolar iken, 2006 yılında yüzde 500 artışla 30 milyar dolara yükseldi. Kamu ilaç harcamaları 2003’de 5 milyar dolar iken 2006’da on milyar dolara çıktı. Son 4 yılda ruhsal depresyon ilaçları tüketimi bile % 85 oranında arttı. Sağlık Bakanlığına bağlı hastanelerde yapılan ameliyat sayısı 2002’ye göre 2005’de yüzde 270 arttı. Yeni rakamlar ise dudak uçuklatıyor. SGK 2011 açıklamasına göre sağlık harcamaları son 9 yılda % 800 artmış bulunuyor. Hastane sayısı, doktor sayısı ve ilaç satışı artmasına rağmen, tedavi nedeniyle azalması gereken hasta sayısı ise azalacağı yerde arttı. 2007 yılında muayene olan hasta sayısı 500 milyon adete ulaştı. Yani kişi başına yılda 7 kere doktora gitmişiz. Dünya ve Olimpiyat rekorları kırarken bunlarla övünen başka  toplum var mı? Sağlığımızın iyi olduğunu ve iyiye gittiğini söyleyebilir miyiz?    


 


Yabancı doktorlar bize yardıma gelecekler, bizim doktorlar da Somali’ye yardıma gidecek. Küreselleşme masalı bu. Devri daim makinası böyle çalışıyor. Akıl oyunu böyle oynanıyor. Hastalıklar içinde kıvranan zavallı ülkeleri Somali’de olduğu gibi yardıma muhtaç hale getiren kendi efendileri değil mi? Aydın ve bilim adamlarının görevi artan hastalıklardan rant sağlamak mı, yoksa hastalıkları ve Somalileşmeyi önlemek mi?


 


Hastalık için yapılması gereken hastalıklarla boğuşmak iken, sağlık için yapılması gereken; hastalıklara yol açan risk faktörlerinin önlenmesidir. Yani sağlıklı yaşam tarzı ve sağlıklı çevrenin sağlanması, katkı maddeleri, fastfood, zararlı meşrubat ve gıdaların yasaklanması, hipertansiyon, diyabet, şişmanlık, sigara, tembel yaşantının önlenmesi… Hastalıkların önlenmesi, hastalık oluştuktan sonra tedavisine göre, çok daha kolay, ucuz ve mantıklı olduğu için İngiltere bile şimdi bu yolu seçmiş bulunuyor. Eski Çin’de 4600 yıl önce başarıyla uygulanan bu sistemde, doktorların geliri hasta sayısına göre değil toplumun sağlık durumuna göre artıyordu. Yani hasta sayısı arttıkça doktor geliri azalıyor, hasta sayısı azalıp sağlıklı insan sayısı arttıkça toplum sağlıklı hale geldikçe doktorun geliri artıyordu. Sistem, hastalıktan değil sağlıktan besleniyordu. Salgın hastalık halinde o bölgeden sorumlu doktor her şeyini kaybediyordu. Bu yüzden doktorlar tüm varlıklarını, hastalıkların önlenmesi ve sağlığın korunmasına adamışlardı.     


 



• Peki şimdi nasıl? Küresel sağlık sisteminin uygulandığı ülkemizde doktorlar, sağlıktan değil hastalıktan para kazanıyorlar. Performans adı verilen bu sistemde, ne kadar hasta bakar, ne kadar ameliyat yaparsanız o kadar para kazanıyorsunuz. Daha fazla para kazanmanın yolu daha fazla hastalıktan geçiyor. Böyle bir ortamda hastalıkların azmasına ve satılık hastalıkların artmasına şaşmamak gerekir. Özellikle hukuk, ahlak ve insani değerlerin iflas ettiği ve en yüce değerin para olduğu toplumlarda güven duygusu yok olacaktır. Böyle bir toplum ise bedensel, ruhsal ve sosyal yönden her türlü hastalık ve yolsuzluğa açık, sağlıksız bir toplum olacaktır. Özetle sağlığı ticarileştiren ve daha fazla para kazanmaya dayanan bu sistem; zincir hastaneler, ithal doktorlar ve milyar dolarlar getiriyor. Hastalıkları önleme, sağlığı koruma yani yaşadığımız akvaryumu temizleme ise sektör için çöküş getiriyor. Hastalıkları önlerseniz zincir hastaneler, ilaçlar, cihazlar ve gittikçe büyüyen trilyonlarca dolarlık sektör ne olacak? Ecdad yadigarı Haseki, Haydarpaşa,  Vakıf Guraba gibi vakıf hastanelerin başını çektiği Osmanlı sisteminde ise para kazanma değil, hayır işleme, sevap kazanma anlayışı hakimdi. 


 


 


Erkek memura doğum 24 aylık izni


Erkek memura verilen 24 aylık aylıksız doğum izni için , iznin başlama zamanı fark eder mi? Örneğin eşi mart ayında doğum yapan biri, iznini eylül ayından itibaren  kullanmak isterse izne ayrılabilir mi? Bu konuda yardımcı olursanız sevinirim.Abdurrahman Baysoy


 


Sayın okurum, 657 sayılı Kanun’un 108 inci maddesi gereğince, “B) Doğum yapan memura, 104 üncü madde uyarınca verilen doğum sonrası analık izni süresinin bitiminden; eşi doğum yapan memura ise, doğum tarihinden itibaren istekleri üzerine yirmidört aya kadar aylıksız izin verilir.” Madde metninden de görüleceği üzere 24 aylık iznin hesaplama tarihi doğum tarihinden itibarendir. Buna göre eşiniz mart 2011 ayında doğum yapmışsa alınacak iznin son ayı mart 2013’dür. Siz eylül 2011 ayında bu izni alırsanız en geç mart 2013 günü göreve başlamanız gerekir.