HABERTÜRK-İşe iade davası için 30 günlük süre var–Sağlık Bakanlığı Domuz Gribi konusunda açıklama yapmalı…

14 Ocak 2010

İşe iade davası için 30 günlük süre var


 


İşverenin sizi işten çıkartacağını bildiren yazıyı aldığınız günden itibaren 30 gün içinde dava açmazsanız, işe iade davasını kaybedersiniz… Unutmayın, 30 günlük süre işten çıktıktan sonra değil işten çıkacağınızı öğrendikten sonra başlıyor…


 


 


Ali bey, 13 yıldır çalıştığım ilaç şirketi, 20 Aralık 2009 günü beni işten çıkaracağını duyurdu ve iş aktim 18 Şubat 2010 günü sona erecek. İşe dönebilmek için nasıl bir dava açmalıyım. Nelere dikkat etmeliyim? İsmi Saklı


 


Sayın okurum, iş güvencesi uygulaması ülkemizde ilk defa 4773 sayılı yasa ile yapılmıştır. 09.08.2002 tarihinde TBMM’de görüşülerek kabul edilen 4773 sayılı, “İş Kanunu, Sendikalar Kanunu ve Basın Mesleğinde Çalışanlarla Çalıştıranlar Arasındaki Münasebetlerin Tanzimi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkındaki Kanun” 15.08.2002 tarih ve 24847 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak 15.03.2003 tarihinden geçerli olmak üzere yayımı tarihinde yürürlüğe girmiştir.


Fakat, 4857 sayılı İş Kanunu ile 1475 sayılı İş Kanununun kıdem tazminatına ilişkin 14. maddesi dışındaki tüm maddeleri 10.06.2003 tarihi itibariyle yürürlükten kaldırılmış olduğundan 4773 sayılı Yasa ile gelen iş güvencesi kısa süreli olmuştur.


4773 Sayılı İş Güvencesi Kanunu ile gelen hükümler Akparti Hükümeti ile işçi aleyhine geriye götürülerek 4857 Sayılı Kanun’da da yerini almıştır.


 


—İşverene düşen görev işten çıkarmamak olmalı


İş güvencesi, iş hukukunun genel karekteristiği olan sözleşme hürriyetin getirdiği sınırların bir sonucudur. Sosyal devlet anlayışı gereğince bireyler ve sosyal taraflar arasındaki ilişkilerde tarafsız kalmayı yeğleyen devlet, iş hukuk alanında bu tutumundan vazgeçerek çalışma hayatında dengeyi sağlamak gayesiyle ekonomik olarak işverene bağımlı olan işçiyi koruma yolunu tercihe başlamıştır. Kısaca, iş hukukunun diğer uygulamaları gibi iş güvencesi devletin istihdam ve üretimde zayıf taraf olarak gördüğü işçilerin korunması amaçlıdır.


Buna rağmen, iş güvencesinin amacı iş akdinin her şart altında devam etmesi değildir. Bu ilişki çeşitli sebeplerden dolayı sona erebilir. İş güvencesiyle vurgulanmak istenen; işçinin geleceğe güvenle bakabilmesi, kendisinin ve ailesinin geçim kaynağını sağlayan gelirden mahrum kalma kaygısından uzak kalması, işçinin işine hiç bir biçimde değil; yalnız keyfi olarak son verilme imkanının kaldırılması veya en azından belli şartlara bağlanmasıdır.


 


  —Ancak, iş güvencesinin amacı iş akdinin her şart altında devam etmesi değildir. Bu ilişki çeşitli sebeplerden dolayı sona erebilir. İş güvencesiyle vurgulanmak istenen; işçinin geleceğe güvenle bakabilmesi, kendisinin ve ailesinin geçim kaynağını sağlayan gelirden mahrum kalma kaygısından uzak kalması, işçinin işine hiç bir biçimde değil; yalnız keyfi olarak son verilme imkanının kaldırılması veya en azından belli şartlara bağlanmasıdır.


 


İşte Şartlar


1-Fesih bildirimi (işten çıkarma) mutlaka yazılı olarak yapılmalıdır.


2-Yazılı yapılan bildirimde mutlaka bir neden belirtilmelidir.


3-Belirtilen neden, işçinin yeterliliğinden veya davranışlarından ya da işletmenin, işyerinin veya işin gereklerinden kaynaklanan geçerli bir sebebe dayanmak zorundadır.


4-İşçi, fesih bildirimini öğrendiği tarihten itibaren bir ay içinde İş Mahkemesinde,


a-İşten çıkarmanın yazılı olarak yapılmadığını,


b-Yazılı olarak yapılmış ise yazılı belgede bir neden belirtilmediğini,


c-Yazılı bir neden var ise belirtilen nedenin haklı ve geçerli olmadığını,


iddia ederek İŞE İADESİNİ talep eden bir dava açabilir.


 


—Unutmayın süreniz 20 Ocak günü doluyor


Size işten çıkarılacağınız 20 Aralık 2009 günü duyurulmuş olduğundan, işten çıkma tarihiniz olan 18 Şubat 2010 gününden değil, 20 Aralık 2009 gününden itibaren 1 ay içinde dava açmanız şart. Bu sebeple en geç 20 Ocak 2010 gününe kadar davanızı açınız. Hem işyerinde çalışacağım hem dava mı açacağım diye düşünmeyin. Aksi halde işe iade davası açma hakkınızı kaybedersiniz.


 


            DAVA AÇMA HAKKINIZ


            İşverenden yazılı olarak iş aktinin sona erdirildiği öğrenen işçi bir ay içinde görevli ve yetkili olan iş mahkemesinde dava açmak zorundadır.


            Yetkinin hangi iş mahkemesinde olduğu ise 5521 Sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun aşağıdaki maddesi gereğince belirlenir.


“Madde 5-İş mahkemelerinde açılacak her dava, açıldığı tarihte dava olunanın Türk Medeni Kanunu gereğince ikametgahı sayılan yer mahkemesinde bakılabileceği gibi, işçinin işini yaptığı işyeri için yetkili mahkemede de bakılabilir. Bunlara aykırı sözleşme muteber sayılmaz.”


           


      MAHKEMENİN İŞE İADE KARARI VE SONUÇLARI


4857 sayılı Kanunun 21. maddesine göre, mahkemenin veya özel hakemin yapılan feshi geçersiz bulması, dolayısıyla işçinin işe iadesine karar vermesi durumunda, işveren karar tarihinden itibaren, işçinin başvurusundan itibaren bir ay içinde işçiyi işe başlatmak zorundadır. İşveren işçiyi öngörülen süre içinde işe başlatmaz ise, işçiye tazminat ödemekle yükümlü olacaktır. Bu tazminat, iş sözleşmesinin sona erdirilmesi ve işverenin işçiyi işe başlatmama sebepleri göz önünde tutularak, en az dört aylık ve en çok sekiz aylık ücreti tutarında olmak üzere, mahkeme veya özel hakem tarafından takdir edilecektir.


Davanın sonuçlanmasının öngörülen dört aylık süreyi aşması halinde -işveren işçiyi ister işe başlatmış, isterse başlatmamış olsun- işçi çalıştırılmadığı sürenin en çok dört aya kadar olan kısmı için ücretini ve diğer haklarını alabilecektir. Ancak, bildirim süresine ait ücret  ile kıdem tazminatı işçiye peşin ödenmişse, bu tutar yapılacak ödemeden düşülecek; buna karşılık, peşin ödeme yapılmamış ve de bildirim süresi verilmemiş ise, bu sürelere ait ücret tutarı işçiye ayrıca ödenecektir.


İşçi, çıkarıldığı işinde çalışmayı sürdürmek istiyorsa, mahkeme kararının kendisine tebliğinden itibaren on işgünü içinde işe başlamak için işverene başvurmak zorunda tutulmuştur. İşçi, belirtilen süre içinde başvuruda bulunmazsa, işverence yapılan fesih geçerli fesih sayılacak ve kendisine buna göre hakettiği tazminatlar ödenecektir. Maddede öngörülen tazminatların sözleşmelerle artırılmaması için, bunların değiştirilemeyeceği vurgulanmıştır.


 




ÇUVALDIZ


Sağlık Bakanlığı Domuz Gribi konusunda açıklama yapmalı…


Domuz gribi aşısı için milleti gaza getirme çabaları içinde çırpınan yetkililer ilk önce Ankara Sanatoryumu’ndaki bir görevlinin domuz gribinden öldüğünü açıkladıklarında da sonra 5 vatandaşın daha bu teşhis ile vefat ettiklerini açıkladıklarında da yalan söylediklerini bu köşeden ifade etmiştim.


İlk beş kişi konusunda bu tespitimin gerekçesi TÜİK kayıtları idi. Her ölüm önce hekim tarafından tespit ile ölüm sebebi teşhis edilerek bir nüshası TÜİK’e, bir nüshası Nüfus Müdürlüğü’ne olmak üzere raporlaştırılır. Halen de ülkemizde resmi istatistik bilgilerine domuz gribinden ölen tek bir dahi yoktur.


Devlet yani Sağlık Bakanlığı ilk beş kişi konusunda milleti aşılamak için söylediği yalanların anlaşılmasından sonra yine 500 rakamlarına kadar isim belirtmeden, filanca ilden on kişi, filanca ilçeden 8 kişi domuz gribinden öldü diyerek halka yalan bilgi vermeye devam etti.


Sonra işin iyice ayyukaya çıkması ve söyledikleri yalanlara kendileri bile inanmakta güçlük çekmeye başladıklarında da artık domuz gribinden ölenleri açıklamayacağız demeye başladılar.


Öte yandan koca koca profesörler, doktorlar, klinik şefleri de TV’lere çıkıp domuz gribi aşısı olun derken hiç utanmadılar.


Şimdi işin esası yavaş yavaş çıkıyor, şimdi Sağlık Bakanlığına düşen bir görev var domuz gribi sebebiyle kimleri zengine ettiğimiz, domuz gribi aşısı olarak kimleri sakat bıraktığımızı da açıklamak zorundalar…