HABERTÜRK-Reformun 2008 versiyonu halkın hastalanması üzerine kurulmuştur…
25 Ağustos 2009
Sosyal Güvenlik Reformu ve Sağlık Harcamalarımız 2
Reformun 2008 versiyonu halkın hastalanması üzerine kurulmuştur…
“Sosyal Güvenlik Reformu”nun 2007 yılı versiyonu Anayasa Mahkemesi tarafından herkes eşittir ama kamu görevlileri daha eşittir denilerek iptal edilince, İMF yeni düzenlemeler TBMM’den geçinceye kadar Stand-by gözden geçirmelerini tam 7 kere erteledi her erteleme ile vermesi gereken 500’er milyon doları da 2008 yılı Nisan ayında 5754 sayılı Kanun TBMM’den geçince 3,5 milyar dolar olarak hemen verdi. Zira, artık İMF sermayesinin istediği gibi bir sağlık politikamız olmuştu.
Yeni sağlık politikası, Türkler ne kadar çok hastalanırsa Avrupa ve ABD’liler ve Türkiye’deki yandaşları o kadar çok zengin olurlar idi…
Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan, 17 Ağustos 2009 günü Trabzon’da yaptığı konuşmada, “Ak Parti iktidara geldiğinde 15 milyar TL olan sosyal güvenlik açığının 50 milyar TL’ye çıktığını” dile getirip bununla da övünüyordu. Yani milletim daha çok hastalanıyor, biz de onları tedavi ettirmek için İMF sermayesine 50 milyar aktardık diye seviniyor. Çünkü bu açıkları Ak Parti iktidarı ile birlikte millete emekli aylığı ödemesinin artmasından ziyade sağlı hizmetlerine yani ilaca, özel hastanelere aktarılan paranın artmasından kaynaklanmaktadır.
Yine başbakanın ifadelerine göre;
2008 yılında sağlık hizmetlerinden yararlanma imkânı olan 66 milyon kişi için:
– 25 milyar TL sağlık harcaması yapıldı.
– 11 milyar TL ilaç parası ödendi.
– 14 milyar TL tedavi gideri oldu.
– 50 milyar TL toplam sağlık harcaması parası, sosyal güvenlik kuruluşları ile hazinenin kasasından çıktı.
2008 yılında ödenen 14 milyarlık hastane ödemelerinin dağılımı da şöyle;
– 7 milyar TL’yi devlet hastaneleri
– 2 milyar TL’yi üniversite hastaneleri
– 5 milyar TL’yi özel hastaneler aldı.
Öte yandan, 2008 yılında Sosyal Güvenlik Kurumu’nun yuvarlama rakamlara göre;
93 milyar TL gideri ve 67 milyar TL geliri olduğundan, aradaki 26 milyar TL açık da hazineden destek olarak gelmiştir.
—Bizdeki sağlık sistemi koruyucu değil hasta edici
Rakamları gördünüz, tümü de tedavi edici sağlık giderlerine ödenmiştir.
Bizdeki sistemin kuralı,
—Koruyucu sağlığı boşver, orda para yok, çünkü hem ucuz hem de kimse hastalanmayınca ilaç satamıyoruz, hastanede yatak satamıyoruz.
—Bırak vatandaş hastalansın sonra tedavi eder, hem para kazanır hem de para kazandırırız, ekonomi canlanır.
—Biz de Sağlık Bakanlığı yok, Hastalık Bakanlığı var
Normalde Sağlık Bakanlığının amacı, halkın hastalanmasını önlemek için çevre sağlığı, gıda sağlığı ve toplum sağlığı için tedbirler almak, personelini (doktorunu, hemşiresini) de bu yola sevketmek olmalıdır. Ancak, bizim Sağlık Bakanlığının kuralı;
1-Ne kadar çok hasta bulursan o kadar çok para veririm, olunca bütün doktorlar ve sağlık personeli hasta bulmak için çaba sarfetmektedirler.
2-Ne kadar çok hasta kesersen o kadar çok para veririm, olunca hekimler ve sağlık personeli bu amacın peşinde koşmaktadır. Zira ne kadar çok iş ve işlem o kadar çok döner sermaye var. Bakın özel hastanelerin yöneticilerine doktorlarına toplantılarda, hasta bulun, önce teşhis için bütün tahlil ve tetkikleri isteyin sonra da tedavi için aklınıza gelen bütün işlemleri yapın demekte ve bunlar basına da yansımaktadır.
3-Aile hekimlerine bile muayene başına para veriyoruz yani ne kadar hasta bulursan sana o kadar para veririm diyoruz, Aile Hekimi bu uygulama karşısında, aşı, çevre sağlığı, gıda sağlığı, sağlık eğitimi gibi konularla uğraşabilir mi?
-Bize Sağlık Bakanlığı ile korucu doktorlar lazım
Şimdiki Sağlık Bakanlığının ismini Hastalık Bakanlığı olarak değiştirmemiz ve buna rakip olarak da bir Sağlık Bakanlığı kurmamız gerekir, Sağlık Bakanlığının temel görevinin de Hastalık Bakanlığı’nın işlerini azaltmak olduğunu da ilan etmeliyiz. Sağlık Bakanlığımız olursa hasta bulucu doktorlar yerine hastalık yok edici doktorlarımız olur.
Bu sistem için,
1-Bunun için her hekime 5 veya 10 bin nüfus vermemiz ve nüfus sayısına göre kendisine kişi başına 2 lira para vermemiz gerekir ki kendisine yaraşır bir geliri olsun.
2-Nüfusa göre şayet bir ay için de yüzde 1 veya 2’ye kadar olan hastalar için kendisine her türlü tedavi desteği sağlanmalıdır.
3-Şayet hasta sayısı belirlenen yüzde 1 veya yüzde 2 oranını aşarsa bu kere her hasta başına ödenen rakamın iki katı kesinti yapılmalıdır. Mesela, 100 hastadan çok hasta çıkarsa ücretinden indirim yapılmalıdır.
4-Hekim, hasta sayısı arttıkça hastalığın orjinine (kaynağına) inip o kaynağı yok etmek için çevre sağlığı, gıda sağlığı, sağlık eğitimi gibi işlere yoğunlaşacaktır. Sorumlu olduğu 5 veya 10 binlik nüfusun hasta olmaması için elinden geleni yapacaktır.
-Sonuçları ekonomik değil
Şayet yukarıdaki gibi bir Sağlık Bakanlığımız olursa, hasta bulucu değil hastalık kovucu doktorlarımız olursa;
-İlaca para vermeyiz,
-Hastaneler açıp, yatak satamayız,
-Kesilecek hasta bulup, adamı hem kesip hem de parasını alamayız,
Yani sağlık ekonomisi biter, çöker.
Öte yandan,
-Sosyal Güvenlik açıkları da biter…
-Sosyal güvenlik açıkları bitince ekonomi kolay yönetilebilir hale gelir…
kISA kISA
Rami Bitgen-İzmir-2000 yılında 15175 gösterge ve (8911 güne karşın) yüzde 66 aylık bağlama oranı ile emekli olmuşsunuz. 15175 gösterge en yüksek / tavan göstergedir. Aylık bağlama oranınız da epey çok ve hesaplamasında hata yok. Ancak, bugün sadece 890 lira aylık alıyor olmanız ve sizin durumunuzda olup da bugünlerde emekli olanların ayda 1700 lira alıyor olması emekli olduğunuz günden beridir emekli aylıklarınıza sadece TÜFE yani enflasyon oranı kadar zam yapılmasından kaynaklanmaktadır. Size ülkenin kalkınmasından, büyümesinden pay verilmediğinden esasen almanız gereken rakam olan 1600 lirayı alamıyorsunuz. Bunu düzeltmenin tek yolu da emeklilere kalkınmadan pay vermekten geçer. Fakat ülkemizde SSK ve Bağ-Kur emeklilerine kalkınmadan pay verilmez o nedenle mesela 2009 Temmuzunda siz SSK (ve Bağ-Kur) emeklilerine yüzde 1,83, memur emeklilerine ise yüzde 4,68 zam yapıldı.
Selahattin Özbay-Çanakkale-20.10.1978- 09.10.1987 arasında memurluk yapmışsınız bu süre zarfında da 1 yıl, 3 ay, 15 gün fiili hizmet zammınız varmış. 5434 sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanunu gereğince açıkta geçen süreler yarım ay sayılır. 25 yıldan eksik kalan süreleri ise 5434 sayılı Kanun’un 12 inci maddesine göre isteğe bağlı ödeyebilmenizin şartı memuriyetten çıkarılmamış olmaktır. Şartlarınız uyuyorsa SGK size açıkta isteğe bağlı ödeme hakkı tanıyacaktır. Öte yandan, bu isteğiniz gerçekleşmezse, isterseniz 3,5 yıldan isteğe bağlı Bağ-Kur primi ödeyip memur olarak yine emekli olabilirsiniz.
Mustafa Mutluay-Samsun-01.12.1986 Bağ-Kur girişlisiniz ve 3557 günden sonra 1996 yılında ayrılmışsınız. 01.05.1998 günü de SSK’lı olup 2398 gün prim ödemişsiniz. Bu bilgiler ve 01.12.1968 doğum tarihinizle 50 yaşında en az 5375 günle SSK’dan emekli olursunuz.