Hizmet Çakışmaları ve Güncel Öneriler

6 Mayıs 2019

Bilindiği gibi bir iş akdine bağlı olarak işverenin yanında çalışanlar SSK sigortalısı, ticarî kazanç veya serbest meslek kazancı nedeniyle gerçek veya basit usûlde gelir vergisi mükellefi olanlar, gelir vergisinden muaf olup, esnaf ve sanatkâr siciline kayıtlı olanlar, anonim şirketlerin yönetim kurulu üyesi olan ortakları, sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketlerin komandite ortakları, diğer şirket ve donatma iştiraklerinin ise tüm ortakları Bağ-Kur sigortalısı sayılıyorlar. Memurlar da Emekli Sandığı iştirakçisi kabul ediliyorlar.

Tüm bu çalışanların sosyal güvenlikleri 2008 yılına dek üç farklı kurumca sağlanıyorken 2008 yılında bu kurumların yine ayrı isimlerle ve geçerli tüm yönleriyle bu defa SGK çatısı altında birleştirilmesinin, aslında birçok yönden fazla bir şeyi değiştirmediğini belirtmemiz gerekiyor.

Öte yandan, bir kişi şirket ortağı iken SSK statüsünde çalışabiliyor. Başka bir örnek de SSK’lı bir kişi kendi işini kurmayı düşünüyor, işyeri açabiliyor. İşte, aynı kişinin farklı sigortalılık hallerini uhdesinde taşıması durumu, günümüz gerçeklerine uygun düşen ve sık rastlanan bir olgu olduğu gibi hangi sigortalılık durumunun geçerli olacağı, bu çakışmaların sonuçlarının birey için ne olacağı sorularını yanıtlamak, özellikle de emeklilik aşamasında olası hak kayıplarının minimize edilmesi açısından yaşamsal önemde bulunuyor.

Hizmet Çakışmalarında Kurallar

2829 sayılı Kanunun uygulamasından doğan işlemlere ilişkin Sosyal Güvenlik Kurumlarına Tabi Geçen Hizmetlerin Birleştirilmesiyle Bu Kurumlar Arasında Diğer İşlemlere İlişkin Protokolün “Hizmet Çakışmaları” başlıklı 10 uncu maddesinde “Sosyal Sigortalar Kurumu ile Bağ-Kur arasındaki hizmet çakışmalarında, ilgili kanunlarda aksine bir hüküm olmadığı takdirde önce başlayan hizmetin geçtiği kurumdaki sigortalılık sona ermedikçe diğer kurumdaki sigortalılığın geçerli sayılmayacağı” hükmü öngörülüyor.

Yani 01.03.2011 tarihinden önce SSK ve Bağ-Kur sigortalılıkları çakıştığında kesintisiz devam ettiği sürece önce başlayan sigortalılık geçerli sayılıyor. Şayet çakışan hizmetler 01.03.2011 tarihinden önce gerçekleşmişse, kural kesintiye uğrayıncaya kadar önce başlayan sigortalılığın geçerli olması şeklinde.

01.03.2011 tarihinden önce gelir vergisinden muaf olan zorunlu Bağ-Kur’lular ise bu kuralın istisnasını oluşturuyor çünkü bunların Bağ-Kur süreleri ile SSK’lılık sürelerinin çakışması halinde SSK sigortalılığı geçerli oluyor.

1.03.2011 tarihinden sonraki 4/1-a ve 4/1-b hizmet çakışmalarında SSK sigortalılığının geçerli olacağı uygulaması başlatılıyor. Başka bir deyişle, bu tarihten sonra yaşanan çakışmalarda sigortalılığın hangisinin önce veya sonra başladığına bakılmaksızın 4/1-a (SSK) üstünlüğü tanınıyor ve 4/1-a (SSK) sigortalılığı geçerli sayılıyor. SSK sigortalılığı durduğunda veya kesintiye uğradığında ise otomatikman 4/1-b sigortalılığı başlatılıyor.

Emekli Sandığı iştirakçisi olanlar yani 4/1-c sigortalısı olanların hizmetlerinin 4/1-a ve 4/1-b sigortalılıklarıyla çakışması halinde geçerli sigortalılık 4/1-c oluyor. Sözgelimi limitet şirket ortağı olan bir memur şirket ortağı olması hasebiyle 4/1-b sigortalısı olmuyor yine 4c sigortalısı kabul ediliyor.

Şirket Ortaklarının Aktüel Sorunu

Buraya kadar SSK Bağ-Kur hizmet çakışmalarında SSK sigortalılığının geçerli olduğunu altını çizerek belirtsek de ortağı olduğu şirketten SSK’lı olarak bildirilenlerin sorunlu durumuna değinmek gerekiyor.

Gerçekten de bu gibi hizmet çakışmalarının ne gibi sonuçlara yol açtığını zamanında bilmekte yarar bulunuyor. Zira 1.10.2008 tarihli 5510 sayılı yasayla ortağı olduğu şirketten SSK’lı bildirme yasağı getiriliyor. 1.10.2008 den öncesinden beri ortağı olduğu şirketten SSK’lı bildirilenlerse durumlarında bir değişiklik olmadığı sürece bu yasağa tabi olmuyorlar. Ancak değişiklik halinde (taşınma vb.) yeni yasağa tabi oluyorlar.

Her ne kadar yersiz ödenen SSK primleri çakışan hizmetlerin olduğu dönemde oluşan Bağ-Kur borçlarına sayılabiliyor olsa da Bağ-Kur süreleri ne yazık ki silinmiyor. Sözün kısası, sigortalılık statüsünün değişmesinden dolayı emekliliğin ötelenmesi gibi hak kayıpları ile birlikte ciddi parasal zararlar da bu şekilde oluşuyor.

Emeklilik başvurusu yapılıncaya kadar farkında olunmayan bu durumun hata ya da kaza sonucu olmadığını, bu koşullarda öngörüsüzlüğün bir kusur olmadığını ancak bunun sosyal güvenlikte zamanında işin uzmanına başvurmamanın, plansızlığın doğal sonuçları olduğunu anımsatmakla yetiniyoruz.

Düşünün bu kimseler kendilerini SSK’lı olarak bildirse bile SSK sigortalılıkları geçerli olmayacağından, emeklilik aşamasına geldiklerinde ödenen yersiz SSK primleriyle ve bir yığın Bağ-Kur borçlarıyla yüz yüze geliyorlar. Bunun yanı sıra emeklilik açısından da hiç öngörülmemiş ve beklenilmeyen emeklilik şartları tablosuyla karşı kaşıya kalıyorlar. Zira SSK Bağ-Kurdan üstün sayılıyor olsa da geçerli olmadığı için farkında olunmayan Bağ-Kur süreleri silinmiyor bu durum sigortalıya daha zor koşulları olan Bağ-Kur emekliliğini dayatıyor.

Hizmet Çakışmalarında Primlerin Aktarımı

4/1-a kapsamında ödenmiş primlerin 4/1-b kapsamındaki prim borçlarından mahsubu sırasında uzun vadeli sigorta kolları, genel sağlık sigortası primi ile işsizlik sigortası primi değerlendiriliyor.

Bunların çakışan dönemdeki 4/1-b prim borcunu karşılayamaması halinde, işveren hissesinin de aktarılacağına dair işverene ait yazılı muvafakatin ibraz edilmesi ve işverenin kuruma herhangi bir borcunun bulunmaması koşuluyla işveren hissesi de 4/1-b prim borcundan mahsup edilebiliyor.

Çakışan süreçte geçersiz olan sigortalılık statüsünde ödenen yersiz durumdaki primlerin  4/1-a aynı dönemdeki 4/1-b prim borçlarından fazla olması durumunda ise sigortalının dönem borcuna aktarılması gerekiyor.

Aslında ortağı olduğu şirketten SSK sigortalısı olarak bildirilen ve emekliliğinde sorun yaşamak istemeyen her şirket ortağının muhakkak durumunu yetkin bir sosyal güvenlik uzmanına değerlendirtmesinde büyük fayda bulunuyor.