Referans Gazetesi–Niyet ölçme aletimiz var mı?
18 Ağustos 2006
| |||||||||||||||
11 Ağustos tarihli yazınızda, işverenin çalışanın iş akdini feshinde “Kötü Niyet Tazminatı çok farklı bir olay. Burada kötü niyet tazminatı gerekmez” şeklindeki beyanınızla ilgili olarak, özellikle kötü niyet tazminatının ne olduğu, hangi hallerde kötü niyetin varlığından söz edilebileceği konusunu mümkünse bir de örnek ile biraz daha açabilir misiniz? İşverenin, çalışanı veya çalışanının yakın akrabası tarafından mahkemeye verilmiş olması nedeniyle işçisini bu davayı geri alması için zorlaması ve bunu yaptıramaması sonucunda da çalışanının iş akdini aslı olmayan iddialar kullanarak, tazminatsız olarak feshetmiş olması kötü niyet kapsamına girer mi? Mahkemenin iş akdinin feshinin haksızlığı yönünde karar vermiş olması halinde, çalışanın kötü niyet tazminatı talebinin durumu ne olur? Bu konularda kısa bir bilgi verebilirseniz müteşekkir olurum. T. Yurtsever Sayın okurum, hemen baştan belirtelim; hiç kimsenin elinde niyet ölçme makinesi-aleti yoktur. Bu nedenle kötü niyeti tespit etmek güç, hemen hemen imkânsızdır. Kötü niyetli olduğu iddia edilen kişi kendisini bu kötü niyetini açıklamadığı sürece kanıtlamak zordur. 4857 Sayılı İş Kanunu’nun 17’nci maddesi gereğince, “…İşverenin bildirim şartına uymaması veya bildirim süresine ait ücreti peşin ödeyerek sözleşmeyi feshetmesi, bu kanunun 18, 19, 20 ve 21’inci maddesi hükümlerinin uygulanmasına engel olmaz. 18’inci maddenin birinci fıkrası uyarınca bu kanunun 18, 19, 20 ve 21’inci maddelerinin uygulanma alanı dışında kalan işçilerin iş sözleşmesinin, fesih hakkının kötüye kullanılarak sona erdirildiği durumlarda işçiye bildirim süresinin üç katı tutarında tazminat ödenir…” denilerek kötü niyet tazminatını açıklamıştır. Yani iş güvencesi kapsamında olmayan, (30’dan az işçi çalıştıran gibi) işyerlerinde çalışanların iş akitleri, 18’inci maddede sayılan, sendikaya üye olmak, işvereni yasal mercilere şikâyet etmek veya dava etmek gibi nedenlerle işçi işten çıkarılırsa işveren kötü niyet tazminatı ödemekle mükellef olacaktır. Ancak, bu maddenin (kötü niyet tazminatının) uygulanabilmesi için işverenin “Ben bu işçileri sendikaya üye oldular diye kovdum” deyip ikrar etmesi gerekir, ikrar etmezse de şayet bu kere bulabilirsek niyet tespit etme aletine bağlamak yerinde olur. Şirketlerin de ayrı kişiliği vardır Ali Bey, sitenizi ve gazete yazılarınızı beğenerek izliyorum. 13 yıldır muhasebecilik yapıyorum. Sizi rahatsız etmek istememekle birlikte izninizle bir konuyu danışmak istiyorum. Aslında çoktandır meslektaşlar ile tartıştığımız bir konu bu, sizin cevabınızdan sonra olaya son noktayı koyacağımızdan eminim. Aynı yönetim kurulu üyelerine sahip, aynı adreste mukim, birisi imalatçı diğeri ise dış ticaret (ithalat-ihracat) alanında faaliyet gösteren; birinde 20 diğerinde 40 kişi olmak üzere toplam 60 işçi çalıştıran iki farklı firmanın muhasebe müdürlüğünü yapıyorum. Soru 1- İş Kanunu’na göre bu işyerlerinde toplam çalışan personel sayısı 60 kişi olduğu göz önüne alınarak mı işlemlerin takibi gerekir? Yani iki firmanın toplamında 60 kişi olduğundan hareketle 20 kişi çalışan işyerimiz de iş güvencesi kapsamında mı olacaktır? Yine toplamda 60 kişi çalıştığından bahisle 50 kişi ve üzeri işçi çalıştıran firmalar gibi eski hükümlü, doktor vb gibi zorunlulukları göz önünde bulundurmamız mı gerekecektir? Soru 2- 30 kişi çalıştıran işverenlerin mükellefiyetleri ana başlıklar halinde (kısaca) nelerdir? Soru 3- 50 kişi ve üzeri çalıştıran işverenlerin mükellefiyetleri ana başlıklar halinde (kısaca) nelerdir? E. Sevim Medeni Kanunumuz gereğince her doğan insanın ayrı kişi ve her kurulan ticaret şirketi de ayrı tüzelkişidir. Nasıl aynı anadan, aynı babadan doğan aynı (ikizler gibi) veya farklı doğum tarihleri olan kardeşler farklı ise yönetim kurulları, ortakları, ortaklık payları gibi bütün özellikleri benzeş olan ticaret şirketleri (Ltd., A.Ş., vb) de ayrı tüzelkişiliktirler. Birlikte değerlendirilemezler. Bu nedenle bir şirkette 40 ve diğer şirkette 20 çalışanı olan iki ayrı şirket çalışanları da ayrı ayrı değerlendirmeye tabidir. İşgüvencesi ise 30 ve daha fazla işçinin olduğu işyerlerinde geçerli olduğu için 40 işçinin çalıştığı işyeri dahil, 20 işçinin çalıştığı işyeri ise dahil değildir. İşyeri hekimi vb. yükümlülükler ise 50 ve daha fazla işçi için geçerli olduğundan bu tür bir zorunluluğunuz da yok. 30 kişi ve üzerinde işçi çalıştıran işyerlerini 30’dan az işçi çalıştıran diğer işyerlerinden ayıran tek özellik iş güvencesidir. 50 ve daha fazla sayıda işçi çalıştıran işyerleri ise engelli, eski hükümlü, terör mağduru, işyeri hekimi, avukat, iş sağlığı ve güvenliği uzmanı gibi kişileri çalıştırmakla mükellef olmaktadır. |