SEÇME HAKKI (SOSYAL GÜVENLİK) VE SEÇİLME HAKKI
5 Aralık 2020
Bu gün kadınlara tanınan seçme seçilme hakkının dönüm günü, seçme hakkı günümüze yerleşerek gelmiş ise de kadınların seçilme haklarında arzu edilen yerlere gelemedik.
Ancak yargıda Kadınlar Hakim olarak diğer mesleklere göre sayısal olarak daha çoklar. Meclis, Kabine, Siyaset ve memleket, işyeri yönetiminde arzu edilen yerde değiller.
Kadın elinin kadın fikrinin değdiği bir dünya ölümcül kuralların olduğu erkeklerin bu güne getirdiği yerleşik yaşam kurallarından daha da yaşanabilir bir hale dönüşür. Siyasette bilinen kadın idareci örnekleri geçmişte İngiltere, günümüzde Almanya ve diğer bir kaç ülkede erkekleri geride bırakan bir yönetim anlayışı sergiledi.
Ülkemizde ilişkileri başlatan hala erkekler olmakla, kadınların hala seçildikleri söylemek belkide onları seçilmişlik kategorilerinin en kötüsüne yerleştiriyor. Ekonomik güvenceleri artan kadın erkek kadar yaşamını hatta erkeğini seçme hakkına kavuşuyor. Sanırım erişilecek en zor seçme hakkı bu alanda olacak.
Zira sosyal güvenlik sistemimiz doğal olarak erkeklerin kadına nazaran kısa ömürlü olması geride kalan eş ve kız çocukların (diğer hiç bir ülkeden olmayan şekilde) baba üzerinden aylık-sosyal güvenlik hakları nedeni ile kadını ekonomik olarak bağlı hale getiriyor. Hatta yüksek maaşlı babaların ölümlerinde kızları evlenmemeyi hatta kendi emekliliklerine yetecek kendi emeklilikleri düşünmemeyi, onların sosyal güvenlik hakkını seçmeye yöneliyor.
Diğer bir olumsuzluk ise erkeğin çalışma yaşamında aktif olarak devam etmesi, kadının çocuk ve aile bakımı nedeni ile çalışamıyor, daha az çalışıyor hale gelmesi nedeni ile olası boşanma veya mal rejimi tasfiyesinde erkeğin sosyal güvenliğin tasfiye edilmemesi, kısa anlatımla evlilik süresini sosyal güvenlik gün ve kazançlarının sanki kadın çalışmış gibi kadına hak olarak tanınmaması da kadını anne-babasının sosyal güvenliğine yönlendirmektedir. Halbuki Almanya veya Medeni Kanunun örnek alındığı İsviçre’deki bu yönde düzenlemeler diğer hükümler gibi bize de alınsa idi, kadınlar kendilerinden emekli olmanın yolunu seçerlerdi.
Anne-Babadan aylık genelde (malül çocuklar hariç) evli olmama, çalışmama veya kendinden aylık şartına bağlandığından kadınların kendi adlarına prim ödemeleri fikrinin-kendinden emekliliğin önünde bir set oluşturmaktadır.
Boşanan kadının kocasının yarı sosyal güvenlik haklarını alma hakkının tanınması ve anne babadan gelecek aylıklardan da aylık yerine emekliliğe yeter gün sayısının örneğinin 1/4 ünün sanki varmış gibi işleme tabi tutulması, doğum borçlanması, çalışma, isteğe bağlı sigorta seçenekleri ile kadınların kendi emekliliğinin yolları açılmaktadır. Kendi emekliliğine sahip veya hak kazanabilecek bir kadın isterse evliliği, adı konulmuş ilişkileri seçebilecek bu hakkın tanınması kadına özgüven kazandırırken, toplum erdemli, ahlaki düzeyi artacaktır.
Yeni evliliklerin çoğunun boşanma ile sonuçlanıyor olması nedeni ile geleceğin en büyük sosyal güvenlik yükü mevcut hali ile kız çocuklarına ödenen aylıklar oluşturacaktır.
Sosyal güvenlikte var olan seçim haklarını bir kez hatırlamak gerekirse, kocası ölen kadın, kocasının veya babasının aylığını seçebilecektir ( Birden çok aylık hakkı veren eski düzenlemelerden doğan haklar sürmektedir.)
Yine birden çok evlilik yapan ve eşi ölen kadınlar ölen eşlerinden dilediğinden aylık alabileceklerdir. (Aslında bu husus birden çok eşi ölen erkekler içinde söz konusu olmakla birlikte erkeklerin yeni evlilikler yapmaları nedeni ile çok işlevsel kullanılmamaktadır.Kanunen bir yasal olmamakla birlikte resmi nikahsız yaşayanlara oturulan konut esası üzerinden bir sınırlama getirilebilir)
Aylık için gereken günleri tamamlamak için, çocuk doğum borçlanması veya dönemlerinde isteğe bağlı sigorta ödemesi de bir seçme hakkı olarak düşünülebilir.
Aylık alan kadınların çocukları ile birlikte aylık alıp almaması da bir seçim hakkı olarak düşünülebilir. Zira özellikle reşit kızlar ile 18 yaştan sonra öğrenime devam eden çocuklar dilerlerse aylık almamayı seçebilir. Özellikle kızlar kısa süreli çalışıp işten çıkarak bu sonucu sağlayabilir. Bu husus çalışma dışı gelir elde eden ailelerde düşünülebilir. Özellikle asgari aylık düzeyinde aylık alan hak sahipleri (Eş-Çocuk-Anne-Baba) tek hak sahipleri aylığın % 80 ini alır. Ölenin aylığının 2.000TL olduğu bir örnekte 1 eş asgari aylıkta 1.600TL alırken, bir çocuklu olduğunda eş 1.200, bir çocuk ise 600 TL alacaktır. Zira iki hak sahibi % 90 üzerinden aylık almaktadırlar. Annem az aldı, aylık bölündü gibi aile içindeki kaygılar bu seçimle kaldırılabilir. Ancak aylıktan çıkan kız çocuğun genel sağlık sigortası borcu oluşacağından, çalışması veya isteğe bağlı isteğe bağlı sigortası ödeyebilirler. Bu örnekle asıl anlatmak istediğimiz kız çocuğun aylıktan çıkması ile annenin aylığı gerçekte çok miktarda azalmadığı, eve giren parada az bir azalma olduğu, kız çocukların gerek kayıtsız çalışmamaları gerekse resmi evlilik gibi seçenekleri ertelememeleri teşvik içindir.
Bir çok sorunla yüzleşmenin temeli aslında sorumluluğu üstüne alabilmek, benim seçimimdi diyebilmektir. Bu özgüveni sağlayacak, özgüvenli bir toplumda sadakat, sevgi, saygı daha bir gerçekçi olarak yaşanacaktır.
Seçici olabileceğimiz daha güvenli yarınlar dilerim.