ALİ TEZEL

Sözcü Gazetesi: Sosyal Güvenlik Anlaşması Bulunmayan Ülkelerde Türk İşverenlerce Çalıştırılan Türk İşçileri Bu Süreleri Borçlanabilirler – İşverenin İşçisini Bildirme Yükümlülüğü

ÇALIŞANLARIN SÖZCÜ’SÜ


 


Sosyal Güvenlik Anlaşması Bulunmayan Ülkelerde Türk İşverenlerce Çalıştırılan Türk İşçileri Bu Süreleri Borçlanabilirler


 


Sosyal Güvenlik Anlaşması İmzalanmamış Ülkelerde İşçi Çalıştırmada SSGSS’den Öncesi


Yurtdışında ülkemizle sosyal güvenlik anlaşması imzalanmamış ülkelerde halen işçi çalıştıran işverenler işçilerinin sosyal güvenliklerini “Topluluk Sigortası” ile yahut Türkiye İş Kurumu huzurunda imzalanan bireysel iş sözleşmesi, işçinin de kabul ve isteği halinde “İsteğe Bağlı Sigortalılık” yöntemiyle sağlıyorlar.


Zira sosyal güvenlik sözleşmesi akdedilmemiş ülkelerde iş üstlenen işverenlerin yanlarında çalıştırdıkları Türk işçileri malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları yönüyle topluluk sigortasına tabi tutulmakta iken 29/07/2003 tarihli 4958 sayılı Kanunun 39 ve 40 ıncı maddeleri ile 506 sayılı Kanunun 85 ve 86 ncı maddelerinde yapılan düzenlemeye göre söz konusu kimselerin talepleri halinde haklarında isteğe bağlı sigorta hükümlerinin uygulanacağı öngörülmüştü.


Bu durumda aynı işte çalışan işçilerin bir kısmı isteğe bağlı sigortalı bir kısmı da “topluluk sigortalısı” da olabilmekteler. Topluluk sigortası primi olarak prime esas kazancın alt ve üst sınırları arasında olmak şartıyla %11 işçiden, %14 işverenden olmak üzere %25 prim kesilmekte.


Sadece uzun vadeli sigorta kolları primi kesilen “Topluluk Sigortalılığı” yalnızca emeklilik açısından bir anlam ifade ediyor, yoksa çalışanın hastalık ve analık sigortası gibi dallarda bir katkı sağlamıyor. Bu nedenle topluluk sigortasıyla yurtdışına götürülen işçiler iş kazası, meslek hastalığı sosyal güvenceden mahrum kalıyor, sürekli işgöremezlik geliri, geçici işgöremezlik ödeneği, analık yardımlarından yararlanamıyorlardı.


 


Sosyal Güvenlik Anlaşması İmzalanmamış Ülkelerde İşçi Çalıştırmada SSGSS’den Sonrası


5510 sayılı SSGSS Yasasından sonra ise ülkemiz ile sosyal güvenlik sözleşmesi olmayan ülkelerde iş üstlenen işverenlerce yurt dışındaki işyerlerinde çalıştırılmak üzere götürülen Türk işçileri hakkında kısa vadeli sigorta kolları ile genel sağlık sigortası hükümleri uygulanacak ve bu işçiler 4/a sigortalılığı (Bugünün SSK sigortalılığı) kapsamında sayılacaklar.


Şayet bu sigortalılar uzun vadeli sigorta kollarına tabi olmak isterlerse, diğer isteğe bağlı sigortalı olmak isteyenler için aranan Türkiye’de yasal olarak ikamet etme şartı ile sigortalı olarak çalışmakla birlikte, ay içerisinde 30 günden az çalışıyor olma, son bir yıl içinde 360 günden az çalışıyor olma ya da tam gün çalışmıyor olma şartları aranmaksızın haklarında isteğe bağlı sigorta hükümleri uygulanabilecek.


 


Gelen hak


SGK’nın 4 Ağustos 2008 tarihli ve 2008/72 sayılı Genelgesi ile bu kapsamdaki işçilerin ülkemiz ile sosyal güvenlik sözleşmesi imzalanmamış ülkelerde iş üstlenen işverenlerce yurt dışındaki işyerlerinde çalıştırılmak üzere götürülen Türk işçileri ülkemizde adlarına malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortası primi ödenmemiş olması şartıyla, bu ülkelerde gerek 01.10.2008 tarihinden önce gerekse bu tarihten sonra geçen hizmetlerini, 3201 sayılı Yurtdışı Borçlanması Kanunu kapsamında borçlanma talebinde bulunarak borçlanabilecekler.


 


Okur Sorularına Kısa Cevaplar


Refik DİNÇ – 02.09.1971 doğumlu, 03.08.1992 ilk sigortalılık başlangıçlı kızınızın 5 bin 600ü doldurması halinde emekli olmak için başka prime ihtiyacı olmayıp, 49 yaşını dolduracağı 02.09.2020 tarihinde emekli aylığı başvurusu yapabilecektir.


Fatma ŞENEL/ANKARA – 26.02.1956 doğumlu, 05.12.1989 ilk sigortalılık tarihli bir sigortalı olarak 5 bin 37 gününüz varsa 05.12.2009 tarihinde; 23.05.2008 tarihine kadar 3 bin 600 gününüz varsa 26.02.2010 tarihinde, 23.05.2011 tarihine kadar 3 bin 600 gününüz olursa 26.02.2012 tarihinde emekli olabilirsiniz.



İŞVERENLER İÇİN ÇALIŞMA HAYATI


İşverenin İşçisini Bildirme Yükümlülüğü


 


İşverenin 506 sayılı Kanunun 8 inci maddesine göre faaliyete geçireceği işyerini bildirmesi gerektiğini belirtmiştik. İşverenin işyeri bildiriminden sonra bu işyerinde çalıştıracağı işçileri de bildirme yükümlülüğü bulunuyor.


 


İşveren 506 sayılı Kanunun 9 uncu maddesi gereğince sigortalı işe giriş bildirgelerini sigortalısı işe başlamadan önce ilgili Sigorta veya Sigorta İl Müdürlüklerine vermek veya bu belgeleri iadeli-taahhütlü olarak göndermek biçiminde gerçekleştirmesi gerekiyor.


Ancak istisnai olarak işyeri bir inşaat işyeri ise; işe başlatılacak kimseler için işe başlatıldığı gün de Kuruma ilk defa işyeri bildirgesi verilebiliyor.


 


Yeni kurulan işyerlerinde ise işe alınan işçiler için ilgili Sigorta veya Sigorta İl Müdürlüklerine yapılması gereken bu bildirimi bir ay içinde yapmak mümkün bulunuyor. Yani sırf yeni işyerlerine özgü olarak bildirim süresi opsiyonu bir ay oluyor.


Bildirim işlemi yine Sigorta veya Sigorta İl Müdürlüklerine doğrudan bildirmekle veya bu belgeleri iadeli-taahhütlü olarak göndermek şeklinde yapılabiliyor.


 


Dışişleri Bakanlığının sigortalı olarak yurtdışı göreve atanan personeli için işe giriş bildirgeleri ise, Sigorta veya Sigorta İl Müdürlüklerine en geç üç ay içinde gönderilmesi gerekiyor.


 


Bu bildirimlerin yapılmaması elbette cezai yaptırımı gerektiren bir sorumluluğu içeriyor. Ancak işverenler için konunun asıl yönünü iş kazası oluşturuyor. Zira işe giriş bildirimi zamanında yapılmamış bir işçinin o işyerinde geçireceği bir iş kazası durumunda sigortasız çalıştırılmış bile olsa SSK’ca sigortalının tüm zararı maddi karşılık olarak karşılanıyor ve diğer iş kazalarından farklı olarak kusur oranı araştırmasına gidilmeksizin tüm zararın yüzde 100’ü yani tamamı işverene rücu ediliyor.


 


Nitekim Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin E. 2006/18493 Esas, 2007/6197 Karar nolu ve 17.4.2007 tarihli içtihadında “Sigortalı çalıştırılmaya başlandığının süresi içinde Kuruma bildirilmemesi halinde meydana gelen iş kazası ya da meslek hastalığı nedeniyle sigortalının uğradığı tüm zararların ödenmesi istemiyle açılan rücu davalarında işverenin %100 kusurlu olduğu kabul edilerek ilk peşin değerli gelirden Borçlar Kanunu’nun 43 ve 44. maddeleri uyarınca hakkaniyet indirimi yapılarak Kurumun rücu alacağına hükmetmek gerekir” hükmü bulunuyor.


 

Exit mobile version