Yardımlar ve denetimi

20 Şubat 2023

Bizde işler biraz farklı yürür.

İlgisiz gibi bir örnek üzerinden gidelim,

İşçinin feshe karşı korunması gerekir.

Yaklaşık 15-20 yıl aralıkları  ile güvence olarak şu kurallar sırası ile  gelmiştir.

1-Kıdem ve İhbar Tazminatı,

2- İşsizlik sigortasından yararlanma,

3- İşe iade davası, boşta geçen süre ödemesi ve başlatmama tazminatı

Bunlar aynı amaca yönelik nerede ise işçinin haksız feshe uğraması halinde ödenecek ve hepsi alınabilecek (işsizlik-işe iade süresinde 4 ay birlikte olmaz, İş-Kur borç çıkarır) güvencelerdir.

Tek bir güvence yerine biraz biraz çoklu güvenceyi seçmiş bulunuyoruz. Var olanı yenisi ile değiştirmek yerine, ek güvenceler ile yola devam ediyoruz.

Felaket ve yokluğa karşı ise temel güvencemiz milletin bir biri ile doğrudan dayanışmasıdır.

Doğrudan dayanışma sağlanamayan hallerde bazen de doğrudan devlet ve yardım kuruluşları aracılığı yardımları ulaştırıyoruz.

Bir örnek yapalım seveni çok olan Ahmet depremde ölmüş eşine ölenin arkadaşlarında elli kişi yardım etmiş ve yardımlar 25 milyona erişmiştir. Ahmet yaşarken sadece bir eve bir bakkal dükkanına sahiptir. Ahmet’in ölümü sonrası toplanan tutar yaşamındaki malvarlığından 15 kat fazlasına ulaşmıştır. Ahmet’in eşine giden yardımları denetleyen sınırlayan, arkadaşlar yapmayın bak Ahmet’in çok sevdiği Mehmet’de ölmüştür. Geride 4 çocuğu küçük ve evsiz kalmıştır. Ona da bir yardım edin diye müdahale edebilecek bir kuralımız bulunmamaktadır.

Bir kişinin hem devletten hem de yardım kuruluşlarından hemde hayırseverlerden ayrı ayrı yardımlar ile abat olması mümkün mü evet .

Bu aşamada ilk beklenti kim kime ne yardım etti ise bu bilgiler devletin denetleyebileceği bir sistemde kayıtlı olmalıdır.  Buna göre yardım dernekleri ve hayırseverlerin her yardımı merkezi bir sisteme beyan edilmelidir.

Yardımların hepsinin devlet eliyle yapılması zorunlu mudur.

Öncelikle yardımın dağıtılması, gereken gücün (buna deprem kurtarma ekipleri de dahil) planlanması tek bir otorite tarafından takip edilmelidir.

Öncelikle bu tür planlamaların felaket öncesi dönemlerde yardım yapabilecek her ilgilinin katıldığı sistemler ile sağlanmalıdır. Olağan zamanlarda yeterli organizasyon sağlandığında felaket anından sadece geriye haberleşme kalır. Yani her ilgili görev alanına geçmiş ve işinin başında olur.

Felaket her zaman masum yardımlarını kötüye kullanan bir çoğunun çıktığını görmüş oluyoruz. Hırsızlık, yağma, el koyma bunların en hafifleri belki de, felaketle meşgulken teröristin, uyuşturucu ve insan kaçakçısının, biyolojik saldırı yapmak isteyenlerin var olabileceğini düşünmesek te devletin güvenliğinin düşünmesi gerekiyor. Yardımların tek elden idare edilmesi güveni sağlayacak elbet ve doğru.

Ancak felaket büyük, imkanlar sınırlı, yaşama kurtarma gayesi ile yardımının çoğaltılması gerekiyor.

Depremin felaketinin büyüklüğünü devletin kabul etiğinin en büyük işareti şudur. Daha önce Yunanistan ekiplerine izin vermeyen  devletimiz tüm dünyadan yardım ekiplerini kabul etmiştir. Bu dahi devletin bütün yardımlara evet dediğini gösterir.  10 Şubat 2023  tarihinde toplam 6.636 kurtarma ekibinden                   Hatay   2.398     % 36’sı

Kahramanmaraş        1.628     % 24’ü

Adıyaman                    1.513      % 22’si,

Diğer iller ise Osmaniye 122, Gaziantep 692, Malatya 283 adet Kurtarma ekibi görevli idi.

Gönül çok şey istedi, hiç deprem olmasaydı, istenmez ya bir ilde olsaydı, bütün kurtarma orada yapılsaydı her şey düzenli çabucak olsaydı, bazen gözünüzün önünde meydana  gelen bir kazanın oluşuna engel olamıyor ama gücünüz yeterse yardıma koşuyorsunuz.

Söz çok ama çare  o kadar çok değil, aslında bize çaresiz bırakan tedbirsizliğimize daha çok söz söz etmeyi, tedbirleri sıkılaştırmalıyız.

Ceza hukukunda yardım edebileceğiniz halde yardım etmezseniz yardım etmeme nedeni ile cezai yaptırımlar var.

TCK

Yardım veya bildirim yükümlülüğünün yerine getirilmemesi

            Madde 98- (1) Yaşı, hastalığı veya yaralanması dolayısıyla ya da başka herhangi bir nedenle kendini idare edemeyecek durumda olan kimseye hal ve koşulların elverdiği ölçüde yardım etmeyen ya da durumu derhal ilgili makamlara bildirmeyen kişi, bir yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır.

(2) Yardım veya bildirim yükümlülüğünün yerine getirilmemesi dolayısıyla kişinin ölmesi durumunda, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

Bu yasal düzenlemenin yanında kendimizi yakınımızı birinin hayatını korurken verilen zararların tazmin edilmeyeceğine dair kurallar var hatta bir adım daha öteye gidelim, trafik kazasına yaralılarına yardım ederken zarara uğrayan kişi de kazaya neden olanlardan tazminat isteyebilir. Bu son husus yasa koyucunun koruyucu anlamda iradesini de gösterir. (2918 md. 86 ilgili fıkra İşleten ve araç işleticisi teşebbüs sahibi, hakimin takdirine göre kendi aracının katıldığı bir kazadan sonra yapılan yardım çalışmalarından dolayı yardım edenin maruz kaldığı zarardan da sorumlu tutulabilir. Ancak, bu durumda işletici teşebbüs sahibinin sorumlu kılınabilmesi için kazadan kendisinin sorumlu olması veya yardımın doğrudan doğruya kendisine veya araçta bulunanlara yahut kazaya taraf olan üçüncü kişilere yapılması gerekir.)

Evet olağan üstü hal var ama yardım özellikle yaralıların kurtarılması herkes için vicdan ve ahlaktan öte  yasal bir görev.

Her felaketten ders alacak isek ilk derslerden birinin belki kurtarma  eğitiminin yaygınlaştırılması olmalıdır.

Geri dönelim yardımlar tek elden mi olsun tek elden denetimli çok elden mi olsun.  Yardım kuruluşu bir çok dernek var, her bir kuruluşun yardım topladığı kesim asla aynı toplum kesimi değil. Bazıları yurt dışında bazıları ülkemizde. Ülkemizde olanlardan sanatçıdan yardım toplayabilen ile inanç kesimlerinden ( din ve mezhep farklılıklarına göre) ayrı ayrı kesimlere hitap edenden tutup, siyasi, sosyal, spor kulüplerinin desteğini alabilen bir çok yapı var. Dahası siyaset devreye giriyor. Bir çok parti kendi yardımını kendi arması altında götürmek istiyor. Bir elimizle verdiğimizin diğer elimizin bilmesini istemediğimiz, kimsenin yardım altında ezilmesini istemediğimiz, iftara gelene diş kirası diye para verdiğimiz bir kültürümüz var. Yardımların toplanmasında herkes yardımını toplamanı ama yardımların dağıtılmasında bu kadar rahat olunmamalıdır. Bir merkezin bilgilendirildiği, izin alındığı ama yardımda yardım yapanın inanç ve kimliğinin bilinemeyeceği bir sistemin kurgulanması daha doğru olabilecektir. Yardım edenin temel kaygısından biri de yardımım yerine ulaştı mı kaygısı olup yerine ulaşınca gönlü rahat eden bir toplumuz. Yardım toplayanlara güvenmese zaten yardımda etmez. Ama yardımın ulaşmadığını öğrenirse önce yeniden yardım derdine düşer, dilinden ahı eksik olur mu olmaz mı onu bilmem. Bu nedenle yardım kuruluşları bazen alıcı bilgileri gizleyerek yardımın noktasına ait genel bilgiler verirler. Yardımın devlet eliyle organize olması ise  bizi bazen daha güvende yapar. O halde tek dağıtıcı devlet yerine devletin tam denetiminin olduğu yardım kuruluşlarının dağıtımına müsadee ve müsamaha etmeliyiz. Devlet mi iyi yardım toplar, yardım kuruluşları mı derseniz. Devlet daha çok felaket zamanlarında yoğunlaşır, yardım kuruluşları ise gönüllülük esasına göre çalışır. Denetimli olarak yardım kuruluşlarını desteklemeyi daha doğru olabilir. Ama tek koşul ile kim, ne kadar kime yardım ediyor, merkezi sistem bunu görmedi, yardım kuruluşunun ulaştıkları devletten daha az yardım alabilmelidir.

Yardım düzensizliği bir çok yöntemle giderilerek bazıları için felaketi özlenir olmaktan çıkarılmalıdır. (Felaketi özlenir deyişi tazminat hukuku kavramı olup zarardan çok yarar elde edilince kullanılmaktadır.)