Sözcü Gazetesi: Dul-Yetim Aylıklarına İlişkin Dört Soruya Dört Cevap – Hastalık Nedeniyle Feshin Koşulları

25 Temmuz 2008

ÇALIŞANLARIN SÖZCÜ’SÜ


Dul-Yetim Aylıklarına İlişkin Dört Soruya Dört Cevap


 


Dul ve yetim aylıkları üç büyük sosyal güvenlik kurumumuzda farklı norm ve standartlara tabi tutulmuş. Bu nedenle uygulamalar farklı ve yurttaşlarımız açısından kafa karıştırıcı bir yapıya sahip bulunuyor. Buna bir de “Yasa öncesi-Yasa sonrası” olmak üzere iki ayrı standart uygulayan SSGSS Yasasını da kattığımızda durum tam anlamıyla bilmece-bulmacaya dönüşüyor. Bu nedenle bu konuda çok soru alıyoruz. Özellikleri farklı dört ayrı soruyu ele aldığımız bu yazımızda benzer konumdakilerin kendi durumlarını mukayese yoluyla saptayabilmelerini istedik.


 


Okurum Gökmen BAŞAKLI annesinin babasından dolayı SSK’dan dul aylığının yanında Emekli Sandığı emeklisi dedesinden de yetim aylığı aldığını, bu aylığı almasının yasal olup olmadığını soruyor.


Emekli Sandığı emeklisinin yetim kız çocuğu sadece Emekli Sandığı kapsamında çalıştığı veya emekli olduğu veyahut da evlendiği takdirde bu aylığını yitireceğinden SSK emeklisi eşinin ölümünden dolayı SSK dul aylığını da birlikte alabilir. Keza SSK dul aylığının yegane kesilme sebebi de evlenmek olduğundan SSK dul aylığının kesilmesini gerektirecek bir olgu da bulunmuyor.


 


“Emekli Sandığı’na bağlı olan babamdan yetim aylığı almaktayım. Bu maaşın evlenince kesileceğini biliyorum, ancak yeni çıkan Yasadan sonra bunun değiştiğini duydum. Benim size sorum SSK’lı ya da Bağ-Kur’lu olarak çalışmaya başlarsam babamdan aldığım maaş kesilecek mi?“ diye soran okurum Övgü İNAN’a da;


SSGSS Kanununun geçici 4 üncü maddesi gereği 1 Ekim 2008 tarihine kadar Emekli Sandığı’ndan bağlanan yetim aylıklarının bağlanması, artırılması, azaltılması, kesilmesi, yeniden bağlanması, toptan ödemeleri, ilgi devamı, ihya ve borçlanmaları, diğer ödemeler ve yardımlar ile emeklilik ikramiyeleri hakkında yürürlükten kaldırılan hükümleri de dahil 5434 sayılı Kanun hükümlerine göre işlem yapılacağından Bağ-Kur’lu veya SSK’lı olarak çalışmanız halinde Emekli Sandığı yetim aylığınız kesilmeyecek, Emekli Sandığı iştirakçisi yani yeni adıyla 4/c sigortalısı olmanız durumunda veya evlenmeniz durumunda yine kesilecek” diyoruz. Fakat belirtmek gerekir ki 1 Ekim 2008 tarihinden sonra ilk defa hak edilmiş Emekli Sandığı yetim aylıkları Bağ-Kur veya SSK kapsamında çalışmaya


başlamakla kesilecek.


                                                                                                                                                                                                          


Okurlarımdan M.Barış YILMAZ da babasının vefatı nedeniyle annesinin SSK ‘dan dul aylığı aldığını, annesinin 107 günlük eksik primini de ödediğinde SSK’dan kendi emekli aylığına sahip olacağını, annesinin hem kendi aylığını hem de vefat eden babasından dolayı SSK’dan dul aylığını birlikte alıp alamayacağını soruyor.


 


Bu okurumun annesi SSK’dan dul aylığı alırken, kendisi de SSK emeklisi olarak aylık alabilir. Bu aylıkların birbirine engel olması söz konusu olmaz. Sadece SSGSS Yasasından dolayı 1 Ekim 2008 tarihinden itibaren çalışması veya emekli olması halinde, şayet dul aylığını aldığı müteveffa eşinden dolayı kendisinden başka aylık alan yani yetim aylığı alan yoksa yüzde 75 oranında alması gerekirken yüzde 50 oranında dul aylığı alabilecek.


 


Bir başka okurum Ahmet FERCAN da ağabeyinin çocuksuz ve dul olarak vefat etmiş bulunduğunu, geriye mirası dul olan annesi ve tümü evli olan kardeşlerine kaldığını, Bağ-Kur’dan ölüm aylığının annesi dışında kardeşlerine de kalıp kalamayacağını soruyor.


 


Yasalarımızda veraset müessesesi ile ölüm aylığının bağlanması farklı sistemlere sahip bulunuyor. Bu nedenle vefat eden bekar kardeşinizin yasal mirasçıları arasına annenizle birlikte kardeşleri girse bile ölüm aylığı hak sahipliği kapsamına yalnızca anneniz girebilir. Kardeşlerin ölüm aylığı hisse sahibi olmasına yasalarımız izin vermiyor.



İŞVERENLER İÇİN ÇALIŞMA HAYATI


Hastalık Nedeniyle Feshin Koşulları


 


İşçi ile işveren arasındaki iş sözleşmesinin feshinde haklı nedenle fesihle geçerli nedenle feshin farklı konular olduğunu vurgulamak gerekiyor. Gerekçe aynı olsa da feshe gerekçe yapılma bakımından uygulama esas ve gereklilikleri değişiyor.


 


Hastalık Nedeniyle Geçerli Fesih


İşçinin performans ve verim düşüklüğünün hastalığından ileri gelmesi halinde ise, bu işçinin davranışından kaynaklanan geçerli fesih sebebi değil; hastalığa bağlı işçinin yetersizliğinden kaynaklanan geçerli bir fesih sebebine girmiş oluyor.


Hastalığa bağlı verim düşüklüğünden dolayı iş sözleşmesinin feshinin aynı anda, işçinin verim düşüklüğünün gelecekte de devam edeceğine dair güçlü bir tahmini içermesi gerekiyor.


Hastalığa bağlı performans ve verim düşüklüğü nedeniyle iş sözleşmesinin geçerli feshedilebilmesinin diğer bir koşulu olarak ise bu durumun işyerinde önemli olumsuzluklara ve aksaklıklara sebep olması, işverenin işletme ile ilgili çıkarlarının önemli ölçüde zarar görmüş olması gerekiyor.


 


Hastalık Nedeniyle Haklı Fesih


İş Kanununda düzenlenmiş bulunan işverenin bildirimsiz fesih hakkında, işçinin işyerindeki çalışma süresine göre ihbar önellerinin altı hafta aşılmasından sonra akdin feshedilebileceği öngörülmüş bulunduğundan, işçinin hastalığı nedeniyle aldığı istirahatın başladığı tarihle fesih bildiriminin işçiye tebliğ edildiği tarih arasında “İşçinin çalışma süresine göre saptanacak ihbar öneli + altı hafta”  miktarında belirtilen sürenin geçmiş olması durumunda ihbar tazminatı ödenmesine gerek bulunmuyor.


4857 sayılı İş Kanununun “Sağlık sebepleri” olarak anılan 25/I. maddesinde öncelikle iki konu üzerinde duruluyor. Bunlardan birincisi, işçinin kendi kastından veya derli toplu olmayan yaşayışından yahut içkiye düşkünlüğünden doğacak bir hastalık ya da sakatlık halidir ki, Yasa Koyucu burada 3-5 günlük bir devamsızlık koşulunun gerçekleşmesini arıyor.


İkinci hal ise, işçinin tutulduğu hastalığın tedavi edilemeyecek nitelikte olduğu ve işyerinde çalışmasında sakınca bulunduğunun Sağlık Kurulunca saptanması durumunu yani işçinin bulaşıcı veya işiyle bağdaşmayacak derecede tiksinti verici bir hastalığa tutulmasını ifade ediyor.


Sağlık sebepleri ile ilgili olarak işçinin kendi kusuruna yükletilmeyen hastalık, kaza, doğum ve gebelik gibi durumların ortaya çıkması halinde hizmet akdinin bildirimsiz olarak işveren tarafından bildirim önellerini altı hafta aşmasından sonra feshedilebileceği kuralı da göz önüne alındığında bu iki duruma uyan hastalık nedeniyle bildirim sürelerine uymadan yapılan fesih halinde ihbar tazminatı ödenmesi gerekiyor.


 


Buna karşın işçinin iş sözleşmesinin konusu olan işin yapılması veya işin niteliğinden doğmayan bir sebeple kendi hastalığını ileri sürerek iş akdini feshetmesi durumunda kıdem tazminatı tahakkuk etmez. Zira yasaya göre akdi işle ilgisi olmayan bir hastalık fesih hakkı bulunmayan işçinin iş sözleşmesini feshi haklı fesih kapsamına girmez.


.